Pazar, Kasım 30, 2008

BOSNA-HERSEK

SAVAŞ VE ACILARLA YOĞRULMUŞ BİR ÜLKE: BOSNA ~ HERSEK*
Prof. Dr. Aysen TOKOL
  • Bosna Hersek, 51.147 km² yüzölçümüne, yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyinde Hırvatistan, doğusunda Sırbistan, güneyinde Karadağ ile çevrilidir. Ülkenin kuzey bölgesi Bosna, güney bölgesi Hersek olarak bilinir.
  • Bosna Hersek dağlık bir ülkedir. Adriyatik Denizi’nde sadece Neum’da limanı olmayan 20 km’lik çok küçük bir kıyıya sahiptir. Topraklarının sadece %8’i, 150 metrenin altındadır. Dağlarının yüksekliği 1700 ile 2386 metre arasında değişir. Ülkenin her tarafı özellikle kuzeyi ormanlarla kaplıdır. Ülkede çok sayıda nehir bulunur. Drina, Bosna, Sava, Neretve önemli nehirleridir.
  • Borsa Hersek’in başkenti ve en büyük şehri Saraybosna’dır. Diğer önemli şehirleri Tuzla, Foça, Banja Luka, Mostar, Gorajde, Travnik, Zenica, Doboj, Prijedor olarak sıralanabilir.
  • Ülkenin tarihi oldukça eski ve acılarla doludur. Bugünkü Bosna-Hersek topraklarının ilk yerleşimcileri İliryalılar (Illyrians) olarak bilinir. Daha sonra bölgeye Romalılar gelmiş, Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinden sonra bölge önce Batı Roma İmparatorluğu’nun parçası olmuş, daha sonra farklı devletlerin hakimiyetine girmiştir. VII.yüzyılın başında bölgeye Slavlar gelmeye başlamış, 650 yılında Hırvat ve Sırplar göç etmişlerdir. 1180-1463 yılları arasında Bosna Krallığı bölgede hüküm sürmüş, Balkanların güçlü devletlerinden biri olan krallık, Dalmaçya sahillerinin büyük bir bölümünü de eline geçirmiştir.
  • Bölgeye ilk Türk akınları 1386 yılında başlamış, sonraki yıllarda devam etmiştir. Osmanlı yönetimiyle Bosna Krallığı arasında yapılan anlaşma sonucunda Bosna Krallığı Osmanlılar'a uzun süre haraç ödemiştir. Ancak bu haracın Fatih Sultan Mehmed 'in tahta geçmesinden sonra kesilmesi üzerine, 1463 yılında, Bosna, Rumeli eyaletine bağlı bir sancak statüsü ile Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Hersek Dükalığı ise 1483 yılında Osmanlılar tarafından alınmıştır. 1492 yılında çok sayıda Musevî bu topraklara yerleşmiş, 1583 yılında da Bosna eyalet statüsü kazanmıştır.
  • Osmanlı İmparatorluğu Bosna-Hersek topraklarını 400 yıldan fazla bir süre yönetiminde tutmuş, bölgeye büyük hizmetler götürmüş, çok sayıda cami, medrese, ilim merkezi inşa etmiştir. Saraybosna Osmanlı döneminde Avrupa'nın en önemli ilim merkezlerinden biri haline gelmiştir.
  • Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü kaybetmesi, 93 Harbi’nde başarısızlığı uğraması ve bunun sonrasında yapılan, Berlin Anlaşması ile Bosna toprakları 1878 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun yönetimine bırakılmış, 1908 yılında da Bosna Avusturya tarafından ilhak edilmiştir.
  • 1918 yılına kadar süren Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetimi sırasında ülke yeniden yapılandırılmış, bu yapılanmaya büyük Sırbistan düşü ile Rusya önemli mali destek sağlamıştır. Bu dönemde Bosna'daki Müslüman nüfusun Osmanlı yönetimi altındaki diğer top-raklara göç etmesi ve onların terk ettiği yerlere Sırplar'ın yerleşmesiyle Bosna'daki etnik yapı büyük ölçüde değişmiştir.
  • I. Dünya Savaşı'nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalandıktan sonra 1918 yılında Bosna, I. Dünya Savaşı sonrası kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın bir parçası olmuş, krallığın adı daha sonra Yugoslavya Krallığı olarak değiştirilmiştir.
  • 1941 yılında Yugoslavya, Nazi Almanyası tarafından işgal edilmiştir. Naziler, Bosna-Hersek'i Hırvatistan'a bağlayarak, Hırvatistan'da Ustaşa liderri Ante Paveliç'in yönetiminde faşist bir rejim kurmuşlardır. Partizan ve Çetniklerin Almanya’ya ve Ustaşa yönetimine karşı direniş başlatmaları ülkede karışıklıklara yol açmıştır.
  • Karışıklıklarla geçen II. Dünya Savaşı yıllarında, Josip Broz Tito yönetimindeki Yugoslavya Komünist Partisi'nin üyesi olan Partizanlar, Sovyet birlikleriyle ortak hareket etmişlerdir. 1944 yılında partizanlar Belgrad'ı ele geçirmişler ve yönetime el koymuşlardır.1945 yılında da Tito’nun önderliğinde Yugoslavya Federal Cumhuriyeti kurulmuş, Bosna-Hersek yeni devleti oluşturan altı federe cumhuriyetinden biri olmuştur. Devletin adı daha sonra Yogoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti olarak değiştirlmiştir. Tito, sosyalist görüşlü olmasına rağmen Moskova'dan bağımsız bir siyaset izlemiştir. Tito ve Stalin arasındaki anlaşmazlık sonucunda Yugoslavya, bir süre sonra Kominform’dan ihraç edilmiştir. 35 yıl iktidarda kalan Tito savaşın izlerini çabuk silmiş, izlediği başarılı siyaset ile yüzyıllardır mücadele içinde olan çeşitli dinlerin ve etnik grupların birlikte barış içinde yaşamalarını sağlamıştır. 1970 sonrasında da Müslümanlar'a etnik statü tanınmıştır. Ancak bu dönemde tüm çabalara karşılık cumhuriyetlerin tümünde aynı ekonomik gelişmişlik düzeyi sağlanamamıştır.
  • Tito’nun 1980 yılında ölümünden sonra ülkede belirgin biçimde ortaya çıkan ekonomik ve siyasi istikrarsızlık barış ortamının zedelenmesine yol açmış, milliyetçi akımlar yeniden güçlenmeye başlamıştır.
  • 1990'lı yılların başında SSCB'nin ve Doğu Bloğu'nun parçalanması, milliyetçi akımların güçlenmesi, cumhuriyetler arasındaki gelişmişlik faklılıklarından kaynaklanan huzursuzluklar gibi nedenlerle ilk olarak 1991 yılında Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya'dan ayrılmıştır. Belgrad tarafından kontrol edilen Yugoslavya ordusunun bu ülkelere saldırması üzerine BM eski Yugoslavya’ya silah ambargosu uygulamıştır. Slovenya ve Hırvatistan’ın ardından 1992 yılında yapılan bir referandum sonucu Bosna-Hersek de Yugoslavya'dan ayrılmış ve yeni devlet başta ABD olmak üzere diğer ülkeler tarafından tanınmıştır.
  • Ancak yeni devleti ülkedeki Sırplar tanımamış, Boşnaklar ve Hırvatlara karşı savaş açmışlardır. Böylece kanlı bir iç savaş başlamış, 1994 yılında Hırvatlar ve Boşnaklar, aralarındaki çatışmaları sona erdiren anlaşmayı imzalamışlar, buna karşılık Sırplar anlaşmayı imzalamayı reddetmişlerdir. NATO Bosnalı Sırplara geri çekilmeleri hususunda ültimatom vermiş, NATO uçakları Bosna Sırp Yönetimi’nin askeri havaalanlarını bombalamıştır.
  • 1995 yılında Boşnak ve Hırvat güçlerinin Sırpların kontrolündeki Orta ve Doğu Bosna’da ilerlemeleri, NATO’nun bombardımanı ve uluslararası baskıların artması sonucu taraflar ateşkesi kabul etmek zorunda kalmışlardır.
  • Sırp, Hırvat, Boşnak binlerce kişinin yaşamını sona erdiren, binlerce Boşnağın katledildiği Srebrenitsa Katliamı ile akıllardan silinmeyen bu savaş 14 Aralık 1995 tarihinde Paris’te imzalanan “Dayton Barış Antlaşması” ile sona ermiştir. Birçok ülkenin gözlemci olarak katıldığı bu antlaşma sivil ve askeri alanlarda düzenlemeler getirmiştir.
  • Anlaşmanın ardından BM Güvenlik Konseyi barış gücü faaliyetlerini NATO’ya devretmiş, Dayton Barış Anlaşması’nın askeri yönlerini uygulamak üzere NATO liderliğinde, bazı NATO üyesi olmayan devletlerin de katıldığı bir yıl süreli 60.000 kişilik IFOR (Implementation Force) ülkeye yerleştirilmiştir. 1996 yılında IFOR’un yerini daha az personele sahip SFOR (Stabilization Force) almıştır (Türkiye bu iki kuvvete de katılmıştır).
    Dayton Barış Antlaşması’nın sivil yönlerini uygulamak üzere Türkiye’den de temsilcinin bulunduğu geniş yetkilere sahip Yüksek Temsilcilik Ofisi (Office of High Representative) faaliyete geçmiş, Bosna Hersek’in ilk üçlü Başkanlık Konseyi üyeleri seçimle göreve gelmiştir. 1997 yılında da Dayton Barış Antlaşmasıyla düzenlenmemiş ihtilaflı Brcko Bölgesi’nin uluslararası yönetime devredilmesi kabul edilmiştir.
  • Günümüzde Bosna-Hersek devletinin yapısı Dayton Barış Antlaşması ile düzenlenmektedir. Buna göre, ülke; ülke topraklarının %51'ini oluşturan, Hırvat ve Boşnaklardan oluşan Bosna Hersek Federasyonu (Federasyon da kendi içinde 10 Kantona ayrılmıştır), ülke topraklarının %49'unu oluşturan, Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti. olarak iki birime (devletçiğe) ve bir küçük özerk bölgeye (Brcko) bölünmüştür. Halen her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklıdır.
  • Ülke, Boşnak, Sırp, Hırvat ve Slovenlerle bunların dışında kalan bazı küçük etnik unsurlardan oluşmuştur. Ülke halkının resmî dili üç önemli etnik unsuru tarafından konuşulan Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça’dır. Ancak İngilizce bilen insan sayısı büyük şehirlerde oldukça fazla olduğundan seyahatiniz sırasında bu dilleri bilmemeniz önemli bir sorun yaratmamaktadır.
  • Ülkede dil yanında din çeşitliliği de söz konusudur. Halen nüfusun %40’nın Müslüman, %31’nin Ortodoks, %15’inin Katolik, %4’nün Protestan ve %10’unun diğer dinlerden olduğu tahmin edilmektedir. Kendilerine Bosnalılar da denilen Slav kökenli Boşnaklar Müslüman, Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katolik, Slovenler Katolik veya Protestan’dır. Bu nedenle hemen hemen tüm şehirlerde çoğu savaş nedeniyle tahrip olmuş, sadece bir bölümü onarılabilmiş cami, kilise, sinagog gibi ibadet yerlerine bir arada rastlanabilmektedir.
  • Ülkede iki çeşit iklim görülür. Bosna bölgesinde karasal iklim hakimdir. Hava sıcaklıkları, en sıcak aylar olan Temmuz ve Ağustos’ta 30 dereceye kadar çıkar. En soğuk günler ise, Aralık ve Ocak aylarında yaşanır ve sıcaklık -20 dereceye kadar düşer. Genelde 4 mevsim bol yağış alan ülkede en yağışlı ay Haziran, en kurak ay ise Aralık’tır. Ülkenin güney kıyılarındaki Hersek bölgesinde ise tipik Akdeniz iklimi görülür. Bu ülkeye gitmek için en uygun zaman ilkbahar ve yaz aylarıdır. Kışın Aralık ile Şubat ayları arasındaki dönem kayak sporu yapmak isteyenler için idealdir. Saraybosna civarında bulunan kayak merkezlerinin fiyatları Türkiye’deki kayak merkezlerinin fiyatlarından daha ucuzdur.
  • Doğal güzellikleri nedeniyle Borsa-Hersek’te seyahat etmek olağanüstü keyiflidir. Dik yemyeşil dağlar, durgun kıvrılarak dağların arasından geçen, dağların güzelliğini ayna gibi üzerinde yansıtan nehirler, yeşillikler arasına serpiştirilmiş küçük şehirler, kasabalar, muhteşem vadiler sizi adeta büyüler. Sürekli fotoğraf çekmek bu güzellikleri belgelemek istersiniz. Borsa Hersek’de ayrıca biri göçmen kuşların uğrak yeri olan Hutovo Blato, diğeri geçmişi 20.000 yıl öncesine giden Unesco’nun koruması altındaki Sutjeska olmak üzere iki doğal park alanı da bulunur. Bu parklar özellikle doğa severlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasında yer alır. Bosna Hersek’in, ana havaalanı Saraybosna’dadır. Ayrıca Mostar’da da charter uçuşlar için küçük bir havaalanı ve Sırp Cumhuriyetinde Banja Luka’da bir havaalanı bulunur. THY ile Saraybosna veya Bosna havayolları ile Mostar şehrine ulaşıp daha sonra diğer şehirlere veya Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ’a otobüs veya belli şehirlere trenle, sınırlarda vize sorunu ile karşılaşmadan kolaylıkla gidebilirsiniz. Ayrıca çeşitli seyahat acentalarının düzenlediği tur programları ile sadece bu ülkeyi veya Bosna Hersek’le birlikte Hırvatistan’ı aynı tur prog-ramı içinde gezebilirsiniz.
  • Bosna-Hersek’te bazı binalar hala yıkık durumda olduğundan şehirlerin merkezi bölgelerinden uzaklaştığınızda binaların yakınından geçerken dikkatli olmanızda yarar vardır. Ayrıca ülkenin bazı bölgelerinde güçlü olan milliyetçi fikirler karşısında dikkatli olmalısınız. Araba kiralayacaksanız ülkede Boşnak, Sırp ve Hırvatlar arasında yaşanan gerginlik yüzünden araç plakalarından aracın geldiği şehrin anlaşılmaması için Sırp Kiril alfabesinin kullanıldığı düzensiz bir sistemin oluşturulduğunu da unutmayın. Ülkede geçerli para birimi Konvertible Mark’tır. Ancak her yerde Euro kullanabilirsiniz. Kredi kartı sadece büyük alışveriş merkezlerinde geçerlidir. Bosna Hersek ucuz ancak alışveriş olanakları diğer ülkelere göre daha sınırlı bir ülkedir. Buradan sadece ülkeye özgü bazı yiyecekler, içki ve hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz.Bosna Hersek mutfağında Osmanlı etkisini belirgin şekilde hissedebilirsiniz. Pide ve köfteden oluşan ćevačići, peynirli, kıymalı, patatesli ıspanaklı veya karışık yapılan, yoğurtla sunulan, biraz yağlı Burek (Boşnak Böreği), etli sebzeli sulu yemekler, pirinç kullanılmadan sadece kıyma ile yapılan sarma ve dolmalar, başta Bey Çorbası olmak üzere çeşitli çorbalar tatmanız gereken yiyeceklerdir. Baklava ve Tufahije Bosna Hersek mutfağının önemli tatlılarıdır. Lezzetli Bosna peynirleri ile birlikte içecek olarak beyaz şarap Žilavka ve kırmızı şarap Blatina mutlaka denemeniz gereken içeceklerdir. Ayrıca küçük bir bakır tepsi içinde bakır cezve, bakır şekerlik, bakır altlıklı kulpsuz beyaz fincan içinde lokum, şeker ve su ile sunulan, şekersiz Bosna Kahvesi’ni de güzel bir mekanda keyifle yudumlamanızda yarar vardır.Aşağıda Bosna-Hersek’te gezme olanağı bulduğum Saraybosna, Mostar, Počıtelj ve Neum hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.

SARAYBOSNA (Sarajevo):

  • Yaklaşık 420.000 nüfusu ile Bosna-Hersek’in başkenti ve en büyük şehridir. Ayrıca Bosna-Hersek Federasyonu ve yasal olarak Sırp Cumhuriyeti'nin de başkenti ve Saraybosna Kantonu'nun merkezidir. Opcina adı verilen dört belediyeden oluşur. Bunlar; Centar (Merkez), Novi Grad (Yeni Şehir), Novo Saraybosna (Yeni Saraybosna) ve Stari Grad (Eski Şehir) olarak sıralanabilir.
  • Bu bölgedeki ilk yerleşimin kalıntıları tarih öncesi döneme kadar uzanmakla birlikte modern şehrin ortaya çıkışı XV. yüzyılda Osmanlılar'ın hâkimiyeti ile başlamıştır. Osmanlıların 1463 yılında bölgeyi ele geçirmesiyle şehir gelişmiş, Türkler'in Avrupa'da kurduğu en büyük şehir olmuştur. Saraybosna, tarihi boyunca birçok önemli olaya tanıklık etmiştir. Bunlar arasında 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olarak gösterilen Arşidük Franz Ferdinand'ın, Gavrilo Princip tarafından öldürülmesi, 1984 Kış Olimpiyat oyunları, Bosna Savaşı sırasındaki 3.5 yıl süren kuşatma sayılabilir. Halen şehir, Bosna Hersek'in en büyük kültürel ve ekonomik merkezi olarak savaş sonrasında kendini yenilemeye ve toparlamaya çalışmaktadır.
  • Ancak şehri gezdiğinizde son savaşın izlerini her yerde görebilirsiniz. Harabe halinde, dış cephesi kurşun delikleri ile dolu binalar hemen her köşede karşınıza çıkar. Şehir adeta bir mezarlıklar şehridir. Şehrin girişinden başlayarak tepelere doğru çıkıldıkça mahalle aralarında yaşlı, genç binlerce insanın mezarının bulunduğu taze çiçeklerle ancak çoğunlukla taze gibi görünen yapma çiçeklerle süslenmiş, tertemiz, ziyaretçisi eksik olmayan çok sayıda mezarlığa rastlarsınız.
  • Saraybosna, Bosna bölgesinin Dinar Alpleri'yle çevrili Saraybosna Vadisi içerisinde Miljacka Nehri'nin çevresinde kurulmuştur. Ancak Milijacka Nehri’nin derinliği fazla olmadığından Avrupa’nın diğer şehirlerindeki nehirlerden farklı olarak nehri gezi tekneleri ile dolaşamazsınız. Nehrin üzerinde her iki kıyıyı birbirine bağlayan çok sayıda küçük köprü bulunur.
  • Bunlardan bir bölümü yaya, bir bölümü araç trafiğine açık olduğundan köprülerle nehrin her iki tarafını rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Bu köprüler içinde en önemlisi Arşidük Franz Ferdinand ve eşinin suikasta uğradığı Ulusal Kütüphane yakınındaki Osmanlı yapımı küçük taş köprüdür.
  • Latin Köprüsü olarak bilinen bu köprünün kuzey tarafında bir de müze bulunur. Nehrin her iki kıyısından çevrenize baktığınızda vadiyi çevreleyen yemyeşil tepeler ve tepelerde yeşillikler arasında az katlı küçük binalar görebilirsiniz. Vadide ise çok katlı büyük binalar daha ağırlıklı olarak yer alır.
  • Saraybosna’yı görmenin onun ruhunu hissetmenin en iyi yolu şehrin tarihi bölgesini yürüyerek dolaşmaktır. Bunun dışındaki yerleri daha iyi görebilmek için tramvaydan yararlanabilirsiniz. Nehrin her iki kıyısından da oldukça eski görünümlü olan tramvaylara binerek sadece ana caddeleri değil bazı ara sokakları da görebilirsiniz. Tramvayın yanında fiyatları oldukça ucuz olan taksileri de kullanabilirsiniz. Tarihi Çeşmenin önünden geçen Mula Mustafe Bašaskije Caddesi üzerindeki turizm bürosundan şehir turları ile ilgili bilgi alabilir bunlardan yararlanabilirsiniz.
  • Saraybosna’nın tarihi bölgesini yürüyerek gezmek için en iyi başlangıç noktası nehrin kenarında yer alan barok Ulusal Kütüphane’dir. Kütüphane, geçmişte Bosna tarihi açısından önemli iki milyon el yazması kitaba ev sahipliği yapmış, ancak bu değerli eserler savaş sırasında binanın bombalanması ile birlikte yok olmuştur. Dantel gibi işlenmiş muhteşem güzellikteki bu bina, halen tahtalarla desteklenmiş bir şekilde restore edilmeyi beklemektedir.
  • Ulusal Kütüphane’nin tam karşısındaki köprüden geçtiğinizde nehrin hemen sol tarafta duran küçük beyaz Osmanlı tarzı ev, Inat Kuća .olarak bilinen, yerel yemeklerinin sunulduğu, Saraybosna’nın en ünlü restoranıdır. Bu restoranda ufak bir mola verip savaşta tahrip olmasına rağmen hala güzelliğini koruyan Ulusal Kütüphane’yi, tepedeki eski kaleyi seyredebilirsiniz. Ayrıca Inat Kuća ’nın önünden tepelere doğru çıktığınızda şehrin muhteşem manzarasını görebilirsiniz.
  • Ulusal Kütüphanenin yanındaki sokaktan (Bravadžiluk) girdiğinizde ise bir anda kendinizi Ortaçağ Osmanlısı’nda bulursunuz. Katedrale kadar yer alan bu bölümde artık tüm sokaklar Osmanlı mimari tarzını ve ortaçağ Osmanlı dönemini yansıtır. Sanki tarihin farklı bir döneminde yaşıyormuş gibi bu sokakta ilerlediğinizde sağda şehrin en güzel ćevačići yapan lokantasını, solda lezzetli börekler yapan küçük bir börekçiyi görürsünüz. Sokağın sonunda da ortasında yeniden restore edilen ahşap bir Osmanlı Çeşmesi’nin (sebilj) yer aldığı küçük bir meydan sizi karşılar. 1891 yılında İstanbul’daki bir çeşmeden esinlenerek yapılan bu çeşmenin çevresi güvercinlerle doludur. Bu nedenle Güvencin Meydanı olarak ta bilinen bu meydanın ortasında durup çevrenize baktığınızda, meydanın bir tarafında Baščarsija Cami’ni bir tarafında hamamı, bir tarafında Kütüphanenin arkasından gelen cadde ve onun üzerindeki tarihi binaları, her taraftan meydana açılan her birinde el sanatlarının çeşitli örneklerinin, baharatların satıldığı küçük dükkanların, köftecilerin yer aldığı dar sokakları ve bu bölgenin ana caddesi olan caminin tam karşısındaki aralıktan başlayan Ferhadija Caddesi’ni görürsünüz.
  • Ara sokakları gezerek Ferhadija Caddesi’ne yöneldiğinizde caddenin solundaki ilk önemli yapı geçmişte han olarak kullanılan halen avlusunda kafelerin yer aldığı Morića Han’dır. Han’dan biraz ilerledikten sonra caddenin sol tarafında karşınıza 1531 yılında yapılan daha sonra çeşitli defalar yenilenen Saraybosna’nın en güzel camilerinden biri olan Gazi Hüsrev Bey Cami ile tam karşısında sağ tarafta yer alan 1537 yılında yapılan Gazi Hüsrev Bey Medresesi çıkar. Bu bölgede II.Abdülhamit zamanında yapılan saat kulesi de bulunur. Camiden sonra yolun sol tarafında yer alan mekan, tarihi Saraybosna Kapalı Çarşı’sıdır. Güzel bir mimariye sahip olan çarşı halen ucuz Çin ve Pakistan malları satan dükkanlarla doludur.
  • Kapalı Çarşı’nın karşısındaki sokaktan girdiğiniz zaman bu defa karşınıza Musevî Bölgesi çıkar. Burada İspanya ve Portekiz’den kaçarak Osmanlı topraklarına sığınan Musevilerin nehrin karşı kıyısındaki Eski Sinagog’tan sonra yaptırdıkları Yeni Sinagog ile Bosna Hersek Musevileriyle ilgili önemli dökümanların sergilendiği bir müze yer alır.
  • Canlı hareketli, çok sayıda gümüş takı, el yapımı bakır eşyaların satıldığı küçük dükkanların bulunduğu Ferhadija Caddesi’nden ilerlediğinizde XIX. yüzyılda yapılan Katolik Katedrali ile birlikte Ortaçağ Osmanlı döneminden, Ortaçağ Avusturya Macar İmparatorluğu dönemine geçersiniz. Caddenin bundan sonraki bölümü bu imparatorluğun izlerini taşır. Katedralin karşısında yer alan sokağa girdiğinizde artık Bosna kahvesi satan kafeler bulamazsınız. Ancak T.C. Ziraat Bankası şubeleri karşınıza çıkar.
  • Katedralin kuzeyinde Boşnak Müslüman nüfusun tarihini anlatan Boşnak Enstitüsü yer alır. Katedralin arkasından geçen Mula Mustafe Bašaskije Caddesi’nde biraz ilerlediğinizde cadde üzerinde gördüğünüz Pazar yeri sıradan bir Pazar yeri değil savaş esnasında birçok insanın öldürüldüğü bir pazar yeridir. Dikkatle bakarsanız pazarın arka tarafında bu olayı hatırlamak için asılmış kırmızı bir bayrak görürsünüz.
  • Tekrar Ferhadija Caddesi’ne dönüp, Katedralden sonra bu caddeye devam ettiğinizde sol taraftaki Oslobođenja Meydanı’nda ilginç bir heykel ile 1872 yılında Bizans Sırp tarzında yapılmış şehrin en büyük Ortodoks Kilisesi (Saborna Crkva) ile karşılaşırsınız. Saraybosna aynı cadde üzerinde veya ara sokaklarında Müslüman, Katolik, Ortodoks ve Musevi ibadet yerlerini ardı ardına görebileceğiniz Dünyadaki ender şehirlerden biridir. Bu nedenle Avrupa’nın Kudüs’ü olarak bilinir.
  • Ferhadija Caddesi’nin bittiği Maršala Tita Caddesi’nin başladığı noktada ise II. Dünya Savaşı’nda vefat eden tüm Boşnak, Sırp, Hırvatlar için yazılmış bir teşekkür yazısı ile sönmeyen bir meşalenin yer aldığı bir anı köşesi bulunur. Ancak bu yazının yer aldığı duvarda ilk göze çarpan şey ne yazık ki son savaştan kalan kurşun delikleridir. Maršala Tita Caddesi’ni yürüdüğünüzde alışveriş yerlerini, kafeleri ve caddenin sonunda sol tarafta Ali Paşa Camiî’ni (Alipašvina Mosque) görürsünüz.
  • Ferhadija ve Maršala Tita Caddeleri nehir kıyısındaki caddeye paralel olarak uzandığı için bu caddelerden istediğiniz an nehir kıyısına çıkabilirsiniz. Ali Paşa Cami’den sonra nehir kıyısına çıktığınızda ve ilk başladığınız Ulusal Kütüphaneye doğru geri yürüdüğünüzde nehrin karşı kıyısında görebileceğiniz önemli yapılar arasında Sanat Akademisi, Eski Sinagog (Stari Hram) ve Fatih Camiî yer alır.
  • Şehrin diğer önemli yapıları havaalanından Ulusal Kütüphane’ye doğru uzanan Zmaja od Bosne Caddesi üzerinde bulunur. Bunlar arasında savaş zamanı çeşitli uluslardan gazetecilerin konakladığı Holiday Inn Oteli, otelin karşı tarafında yer alan Ulusal Müze ve Tarih Müzesi sayılabilir.
  • Saraybosna’ya seyahatiniz sırasında mutlaka uğramanız gereken yer Tünel Müzesi’dir. Havaalanı yakınında, her gün 9.00 ile 16.00 saatleri arasında açık olan bu müze bir insanlık dramını gözler önüne sermektedir. Savaş sırasında Saraybosna’nın dış dünya ile tek bağlantısını sağlayan (Butmir, Igman ve BH’in özgür bölgelerini birleştiren), 800 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde, 1.5 metre yüksekliğinde olan, havaalanının altından geçen, tünel aracılığıyla taşınan askeri malzeme ve yiyecek sayesinde savaş sırasında 300.000 insanın hayatta kalmasını sağlayan, savaşın kazanılmasında önemli rol oynayan bu dar tünelin bir bölümü ve tünelin yanındaki ev, ev sahibi Kolar Ailesinin gayretleri sonucunda savaş sonrasında müze haline getirilmiştir. Müze kapsamında halen tünelin 20 metrelik orijinal bölümünü gezebilir, tünel yapımında ve tünelde kullanılan tüm malzemeleri görebilir. Tünel ile ilgili belgesel filmi gözyaşları içinde seyredebilirsiniz. Ayrıca ailenin savaşı yaşayan bireylerinden savaş ve tünel hakkında bilgi alabilirsiniz.

MOSTAR:

  • Hersek-Neretva Kantonu’nun siyasî, ekonomik ve kültür merkezidir. Velez, Hum ve Ćabulja dağlarının eteklerinde ve Neretva Nehri’nin vadisinde yer alır. Kara ve demiryolu sistemi ile kuzey ve güneyi birbirine bağlar.
  • Oldukça uzun bir geçmişe sahip olan Mostar, altın çağını XVI. yüzyılda yaşamış, o dönemden bu yana Hersek’in sanayi ve kültür merkezi olmuştur. Bugün çok uluslu bir yönetim tarafından idare edilen Mostar'da savaş döneminde başlayan bölünmeler hala devam etmektedir. Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşamaktadırlar. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplar ise bir daha geri dönmemişlerdir. Şehrin her yerinde hala savaşın derin izleri görülmekte, Müslüman ve Hırvat bölgelerinde kurşunlanmış binalar, yıkılmış ibadet yerleri onarılmayı beklemektedir.
  • Mostar’ın simgesi Mostar Köprüsüdür (Stari Most). Köprü, şehrin ortasından geçen Neretva Nehri’nin üzerinde yer alan köprülerden en güzelidir. Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1557- 1566 yılları arasında inşa edilmiştir.
  • 30 mt. uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Köprü, Neretva Nehri'nden 24 metre yüksekliktedir. İnşaatında 456 kalıp taş kullanılan köprü, dönemine göre gelişmiş bir teknolojiyle inşa edilmiştir. Köprü, inşa edildikten sonra yakınındaki şehre ismini vermiş, şehirde ticareti canlandırmış ve zenginleştirmiştir. Köprü ayrıca şehrin erkeklerinin, nişanlılarına cesaretlerini ispatlamak için atladıkları bir yer olmuştur. Bu gelenek bu gün farklı şekilde uygulanmakta, köprü üzerinde bekleyen gençler belli bir ücret karşılığı köprüden atlamaktadırlar. Ayrıca Mostar Dalgıç Kulübü belli bir ücret karşılığı arzu edenlerin köprüden nehre atlamalarını sağlamakta, köprüden atlayanlara sertifika vermektedir.
  • Yüzyıllar boyunca Bosna'da hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolü olan, şehrin Müslüman ve Hırvat kesimini, birbirine bağlayan Mostar Köprüsü son savaş sırasında Hırvat ve Sırpların saldırılarına uğramış, 1993 yılı Kasım ayının sonunda da tamamen yıkılmıştır. Savaş sonrasında İngiliz güçleri yıkılan köprünün yerine geçici bir demir köprü yapmış, Mostar civarındaki diğer köprüler de yıkıldığı için köprü , nehrin iki yakasını birleştiren tek yapı olmuştur.
  • Mostar Köprüsü'nün eski hâline uygun olarak yeniden inşa çalışmaları (TİKA), UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle 1997 yılında başlamış, köprünün inşaatı bir Türk şirketi tarafından gerçekleştirilmiştir. Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açılmıştır. Mostar Köprüsü, eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılında Dünya Miras Listesi'ne eklenmiştir.
  • Muhteşem bir güzelliğe sahip olan taş köprünün iki tarafında köprü ile tam bir bütünlük içinde olan iki taş kule Helebija ve Tara bulunur. Kulelerden biri halen dalgıçların konaklama yeri, geçmişte silah deposu olan diğeri ise eski köprü ile ilgili belgelerin sergilendiği müze olarak kullanılır. Köprünün etrafı çatıları da özel bir taştan yapılmış, birkaç katlı taş binalarla çevrilidir. Mostar’ın görülmesi gereken önemli yerleri köprü ve civarındadır. Bunlar arasında şehrin önemli ana caddelerinden biri olan hala savaşın tüm izlerini taşıyan, Müslüman ve Hırvat bölgesini birbirinden ayıran Bulevar Hrvatskih Branitelja Caddesi, cadde üzerinde yer alan eski Katolik Kilisesi, onun yanında zengin bir kütüphaneye sahip olan manastır ve saat kulesi yer alır.
  • Katolik Kilisesi’nden köprüye giden sokak (Cupca Oneščukova) üzerinde de çoğu savaştan tahrip olmuş eski Osmanlı evleri, hediyelik eşyaların satıldığı küçük dükkanlar bulunur. Kiliseden köprüye giden bu sokağın sağ alt tarafındaki bölgede Mostar Köprüsü’nün bir minyatürü olan köprü (Kriva Ćuprija) yer alır. 2001 yılında tahrip olan bu küçük taş köprü daha sonra aslına uygun şekilde onarılmaya çalışılmıştır. Cupca Oneščukova Caddesi üzerinde eski evlerin yanında Osmanlı hamamı da bulunur. Hamamın bulunduğu bölgede ise çok sayıda kafe ve restoran yer alır. Bu kafelerden, Mostar Köprüsü ile nehrin muhteşem manzarası görülür.
  • Mostar Köprüsünü geçtikten sonra Mostar’ın en eski caddelerinden biri olan dar, uzun Kujundžiluk başlar. Bu cadde daha sonra Braće Fejića adı ile devam eder. Kuzundžiluk Caddesi ve caddeye bağlanan dar ara sokaklar şehrin eski çarşı bölümünü oluşturur.
  • Geçmişte kuyumcu, demirci, kürkçü, ipekçi, kılıççı, tüfekçi, saatçilerin imalat ve satış yerlerinin yer aldığı bu sokaklar bugün büyük ölçüde restoranlar, çoğunlukla bakır eşya başta olmak üzere çeşitli hediyelik eşyalar satan dükkanlarla dolmuş, orijinal imalat yerleri azalmıştır. Bu canlı, turistlerle dolu cadde ve ara sokaklar kendinizi tarihin farklı bir döneminde hissetmenize neden olur. Ancak caddenin başında hediyelik eşya satan küçük bir dükkana girdiğinizde köprünün savaş sırasındaki durumunu gösteren duvara asılmış resimler sizi günümüze getirir, gözyaşlarınızı tutamazsınız. Bu dükkanın biraz ilerisinde ise mağara şeklinde inşa edilmiş, nargilesi ile meşhur barlarından biri olan Ali Baba’nın Mağarası yer alır.
  • Çok sayıda camiinin bulunduğu bu bölgede, köprüden yaklaşık 200 metre uzaklıkta bulunan 1617 yılı yapımı Koski Mehmet Paşa Camiî (Koski Mehmed Paša Mosque) şehrin en güzel camilerinden biridir. Caminin Neretve’ ya bakan bölümünde, eski medrese odaları, şadırvan ve türbeli küçük bir mezarlık bulunur. Buradan Mostar Köprüsü’nün muhteşem görüntüsünü seyredebilir. En güzel köprü fotoğraflarını çekebilirsiniz.
  • Camiden biraz ileride şehirdeki tarihi üç Osmanlı evinden biri olan Türk Evi bulunur. 350 yıllık bu evin kapısında ev sahiplerinin resmi, avlusunda ilginç bir süs havuzu yer alır. Dekorasyonu ve mimarisi ile bu güzel ev Osmanlı dönemi ev yaşamını sergiler. Bu evin dışında nehir kenarında bulunanev ile çarşının diğer tarafında yer alan Kajtaz Evi, Muslibeyzade Evi şehrin önemli tarihi evleri arasındadır. Hersek’in en büyük camilerinden biri olan 1557 yılında yaptırılan Karagöz Bey Cami (Karadjozbeg Mosque) ise Türk Evine ve eski çarşıya yakındır. Camiî savaş sırasında tahrip olmuş; ancak onarılmıştır.
  • Şehrin Hırvatların yaşadığı batı bölgesinde görülmesi gereken iki önemli yapı ise Partizan Şehitliği (Kraljice Katarine) ile Rondo’dur. Şehitlik 1941-1945 arasında şehit olan anti faşistlerin anısına 1965 yılında yapılmıştır.
  • Mostar’ın merkezi kadar çevresinde de görülmeye değer yerler bulunur. Bunlar arasında 1981 yılında Meryem Ana’nın bir grup çocuğa göründüğüne inanılan Međugorje, Hersek’in en eski arkeolojik kültür ve tarih anıtlarının bulunduğu Stolac, bataklık kuşlarının Avrupa’daki en büyük doğal merkezi olan Hutovo Blato, Buna nehrinin kenarında kurulu nehir kaynağının başına bulunan tekke ile tanınan Blagaj ve Počıtelj sayılabilir.

POČITELJ:

  • Mostar’ın 20 km. güneyinde Neum ile Mostar arasında yer alır. Neretva Nehri’nin sol kıyısında tepelik alanda kurulmuştur. Köyün taştan yapılmış yapıları, tepeden Neretva’ya inen yokuşlar üzerine yerleşmiştir. Köyün hisar olduğu ilk bakışta anlaşılmaktadır.
  • Hisarın duvarları şehri kuşatmakta, tepelerden birinde eski dönemlerde gözetleme kulesi olarak kullanılan bir kale yer almaktadır. Şehirde bulunan tüm yapılar özel taşlarla kaplı çatıları da dahil tümü ile taştan yapılmıştır. Neretva Nehri kenarından köye bakıldığında tepedeki kaleden başka saat kulesi, han, Sinan İbrahim Paşa Medresesi (Sina Ibrahimpaša Madrasa) ve Hacı Ali Paşa Cami (Dadži Alija Mosque) hemen göze çarpar.
  • Son savaş sırasında camiî ve evlerin çoğu zarar görmüş ancak bir bölümü onarılmıştır. Bu evler içinde camiye yakın olan eski şehir yöneticilerinden Garvan Kapudanzade Ailesi’nin evi köyün en fazla ziyaret edilen yerlerinden biridir. Tipik bir Osmanlı köyü olan Počıtelj’de kadınlar ve çocuklar kağıt külâhlar içinde yörede yetişen kuru ve yaş meyveler satmakta, cami avlusunda ise; imam sizi yaptığı resimler ve sattığı meyvelerle karşılamaktadır.

NEUM:

  • Hırvatistan toprakları arasında sıkışmış, Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin denize açılan "tek" kapısıdır. Az sayıda konutun yer aldığı stratejik açıdan önemli bu küçük sahil beldesinde, tur otobüsleri genelde yolcuların küçük marketlerden gümrüksüz mal alış-verişi yapmaları için durmaktadır.

*Yazıda tarihî eserlerin, cadde ve meydanların orijinal adlarının kullanılmasına özen gösterilmiştir.

**Bu yazı, 2008 Haziran ayında Bosna Hersek'e yaptığım seyahat sırasında gezdiğim yerler, edindiğim izlenimler, Rehberimiz Reyhan Fevzioğlu Paşiç’in verdiği bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklar doğrultusunda hazırlanmıştır:


http://www.fotogezgin.com/haber_detay.asp?haberID=1018
http://tr.wikipedia.org/wiki/Bosna_Hersek
http://tr.wikipedia.org/wiki/Saraybosna
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mostar
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mostar_Köprüsü

Lonely Planet, Western Balkans, Richard Plunkett, Vesna Maric, Jeanne Oliver, ISBN 1-74104-610-6, 2006. (Kitabı Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’da bulunan Remzi Kitapevi’nden, bu kitapevinin bulunmadığı yerlerde post@remzi.com.tr web adresinden sipariş vererek satın alabilirsiniz).
Edis – Başro Kolar ,Tunel
Hercegovina, Spektar.

SiNGAPUR

ORKİDE CENNETİ: SİNGAPUR*
Prof. Dr. Aysen TOKOL
  • Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km kare civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir. Geçmişte ormanlarla kaplı olan Singapur’un en yüksek noktası 164 mt. yükseklikteki Timah Dağı’dır. Singapur yaklaşık 5 milyon nüfusa sahiptir. Bu küçük şehir devletinde, nüfusun %75’i ülkenin en büyük şehri ve başkenti olan Singapur Şehri’nde yaşar. Nüfusun % 76.8’ini Çinliler, % 13.9’unu Malaylar, % 7.9’unu Hintliler, kalanını da azınlıklar oluşturur. Küçük bir ada olduğu için km kareye düşen kişi sayısı yüksektir. Yıllık nüfus artış oranı yaklaşık % 1.2 olup, genç bir nüfusa sahiptir.
  • Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Çinliler, anavatanlarının güney lehçelerinden en az birini konuşurlar. Ancak Singapur hükümeti kuzey lehçesi olan Mandarin’i resmi Çin dili olarak kabul etmiştir. Benzer şekilde Hintliler de altı lehçeden en az birini konuşurlar. Ancak Tamil resmi Hint dili olarak kabul edilmiştir. Malaylar, Malayca konuşurlar. Halen İngilizce, Malayca, Mandarin, Tamil ülkenin resmi dilleridir. Singapur, diğer Asya ülkelerine göre okuma yazma oranı yüksek bir ülkedir. Halen ülkede okuma yazma oranı % 95 civarındadır. Dil çeşitliğine karşılık eğitim düzeyi yüksek olduğu için ülkede İngilizce yaygın şekilde kullanılmakta, dil sorunu yaşanmamaktadır.
  • Ülkede din konusunda büyük bir hoşgörü hâkimdir. Şehri gezerken bir sokağın başında Hint tapınağı, diğerinde cami, onların biraz ilerisinde bir kilise görebilirsiniz. Singapur’da Budist, Konfüçyüs veya Taoist Çinliler, Müslüman Malaylar, küçük bir bölümü Hindu kalanı Müslüman Hintli ve Pakistanlılar ile Hıristiyanlar günümüzde büyük bir hoşgörü içinde bir arada yaşarlar.
  • Singapur’un tarihi geçmişi çok eskilere dayanır. Bulunan az sayıda tarihi eser adada tarih öncesinde dağınık bir yerleşimin olduğunu göstermektedir. VII. yüzyılda merkezi Sumatra’da bulunan Malay Srivijaya İmparatorluğu adada Temasek adında küçük bir ticaret limanı kurmuştur. Liman X. yüzyılda Çinli tüccarların ticareti sonucu canlanmıştır. Rivayete göre, adanın adı XIII. yüzyılda Sumatra Prensi’nin adaya çıkarken gördüğü aslan nedeniyle Singa Pura–Aslan Şehir olarak değiştirilmiştir. Adanın gelişimi, 1370’lerde Cava’lı işgalcilerin Çin Siyam Savaşı’nda adayı yağmalamasına kadar sürmüştür. Bundan sonra ada kaderine terkedilmiş, dört yüzyıl boyunca limandan sadece korsanlar ve balıkçılar yararlanmışlardır.1500’lü yılların başında Avrupalılar baharat ticaretine doğrudan müdahale edebilmek amacıyla Asya’da yer aramaya başlamışlardır. Bu doğrultuda 1511 yılında Malakka Portekiz tarafından istila edilmiştir. Daha sonra Hollanda, Endonezya Adaları üzerinde kontrolü ele geçirerek, 1641 yılında bölgeyi işgal etmiştir. Ancak yenilgiye uğrayan Malakka Sultanı, Johor üzerinden Singapur üzerindeki gücünü sürdürmeye devam etmiştir.XIX. yüzyılın başında bu defa Britanya, bölgeye ilgi duymaya başlamıştır. Britanya, Güneydoğu Asya ticaretini tekeline alan Hollanda’nın, Napoleon tarafından işgali edilmesinden yararlanarak, Cava ve Sumatra dahil Hollanda’nın elinde bulunan bazı bölgeleri kısa sürede ele geçirmiştir. Britanya, savaşın sona ermesi ile adadan çekilmiş ancak Malakka Yarımadası’nı kontrol etmeyi sürdürmüştür. Bu dönemde Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin Endonezya üzerindeki üstünlüğü, yerini Britanya Doğu Hindistan Şirketi’ne bırakmış, Britanya, Penang’a hakim olmuştur.
  • Britanya Doğu Hindistan Şirketi’nin yöneticisi Stamford Raffles 1819 yılında küçük bir keşif grubu oluşturarak, Malakka Yarımadası’nın ucundaki bölgeye gitmiş, Johor Kraliyet Ailesi’nin elinde bulunan çok az sayıda insanın yaşadığı Singapur’u keşfetmiştir.
  • Raffles 6 Şubat 1819 tarihinde Malaylı yöneticilerle anlaşarak burada bir ticaret limanı kurma izni almış, Singapur Limanı’nı vergiden muaf bağımsız bir ticaret limanı haline getirmiştir.Raffles ayrıca köleliği yasaklamış, her toplumun ayrı bölgelerde yaşadığı ve kendi kendini yönettiği merkezi bir yönetim planı oluşturmuştur. Singapur sokakları da standart Britanya Doğu Hindistan Şirketi politikaları doğrultusunda planlanmıştır. Bu planın izlerine günümüzde de rastlanmaktadır.
  • Liman kısa sürede gelişmiş, adanın nüfusu Çin’den gelen göçmenlerle hızla artmıştır. 1824 yılında imzalanan bir anlaşma ile bölge Britanya ve Hollanda arasında paylaşılmış, ada Britanya’nın eline geçmiştir. 1832 yılında Singapur Penang ve Malakka dahil birleştirilen Boğazlar Yerleşimi’nin başkenti olmuş, Britanya egemenliğindeki Hindistan’ın yönetimine bırakılmıştır. Ancak Singapurlu tüccarlar vergisiz liman ticaretini kaybetmemek için Hindistan tarafından yönetilmeye karşı çıkmış, bunun üzerine Boğazlar Yerleşimi Londra’dan kontrol edilecek olan imparatorluk kolonisine dönüştürülmüştür. Bu dönemde liman ve şehir gelişirken özellikle Çinliler arasında afyon, içki, kumar yaygınlaşmış, yasa dışı olaylar artmaya başlamıştır. 1851 yılında çıkan ilk büyük isyanda Çinlilerle Avrupalılar arasında çatışmalar çıkmış, çok sayıda insan ölmüştür.
  • 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılması Singapur’un önemi arttırmış, Britanya İmparatorluğu için liman büyük önem kazanmıştır. Bunun üzerine liman genişletilmiş, Çin’den yeni işçiler getirilmiştir. Buharlı gemilerin çoğalması, Malakka Yarımadası’ndaki kauçuk ve kalay madeni ürünlerinin Çinli tüccarlar tarafından Singapur’dan ihraç edilmeye başlanmasıyla göç ve zenginlik artmıştır. Malaya Federasyonu’nun 1895 yılında kurulması ile Singapur Malezya’dan ayrılmıştır. Bu yıllarda Çin’deki siyasi hareketlilik Singapur’da da milliyetçi ve komünist görüşlerin yayılmasına yol açmıştır.
  • Singapur, I.Dünya Savaşı’ndan fazla etkilenmemiştir. Ancak Britanya’nın tüm gemilerini Asya sularından çekmesi güç dengesini Japonya lehine çevirmiştir. 1920’lerde Çin’deki siyasi gelişmelerin sonucunda bu ülkeden gelen göçmen sayısı da sınırlanmıştır.II. Dünya Savaşı Singapur için dönüm noktası olmuştur. Britanya’nın Avrupa’daki savaşa yoğunlaşması üzerine Singapur korumasız kalmış, uzun bir mücadeleden sonra ada Japonlar tarafından 1942 yılında işgal edilmiştir. Japon işgali sırasında ada zor günler geçirmiş, Avrupalı sivillerle, Britanyalı, Avusturalyalı, Hintli askerler 3.5 yıl boyunca esir hayatı yaşamışlardır. Changi Hapishanesi dünyanın en kötü koşullarına sahip hapishanelerinden biri olmuş, askerlerin çoğu Burma demiryolu inşaatında ölmüşlerdir.
  • Japonya’nın yenilmesi üzerine ada, 1945 yılında, Güneydoğu Asya Müteffikleri Yüksek Komutanlığı’na teslim edilmiştir. 1946 yılında Singapur Malezya’dan bağımsız bir kraliyet kolonisi haline gelmiştir. 1948 yılında ilk seçimler yapılmış, ancak seçimlere rağmen yüksek otorite Britanya tarafından atanan vali olmuştur. Siyasi istikrarsızlığın yaşandığı bu dönemde siyasi partiler arasında Halk Eylemi Partisi 1956 yılında başarılı olmuş, 1959 seçimlerinde parlamentoda çoğunluğu ele geçirmiştir. Parti bu başarısını diğer seçimlerde de sürdürmüş, ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda gelişmesini sağlamıştır. Britanya’nın etkisi 1959 yılına kadar sürmüş, Singapur 3 Haziran 1959 tarihinde özerklik kazanmıştır. 31 Ağustos 1963 tarihinde de bağımsızlık ilan edilmiş, bağımsızlığın ilanından hemen sonra ülke Malezya Federasyonu’na katılmıştır. Ancak federasyonda hâkim grup olan Malaylar ile Singapur’da çoğunluğu oluşturan Çinliler arasında anlaşmazlıklar çıkmış, bunun üzerine Singapur, federasyondan ayrılarak 9 Ağustos 1965 tarihinde ayrı bir devlet olmuştur.Singapur halen kişi başına düşen milli gelir, ekonomik kalkınmışlık ve şehircilik açısından batı Avrupa ülkeleri seviyesindedir. Singapur ekonomisi, 1960 yılında geniş petrol yataklarının Endonezya ve Malezya kıyılarında bulunmasından sonra, büyük gelişme göstermiş, Güneydoğu Asya’nın endüstri merkezi haline gelmiştir. Ülke halen dünyanın ikinci büyük petrol rafinerisine sahiptir. Elektronik alanında Ekvatorun silikon vadisidir. Ayrıca gemi yapımcılığı, tekstil, gıda ve kereste sektörlerinde büyük gelişme kaydetmiştir. Ticaret gelişmiştir. Ülke dünyanın en işlek limanlarından birine sahiptir. Singapur, 160’dan fazla uluslararası bankanın faaliyet gösterdiği dünyanın önde gelen finans merkezlerinden biridir. Ayrıca ulaştırma, sigortacılık, haberleşme, depolama, turizm önemli bir gelir kaynağıdır. Balıkçılık son yıllarda gelişmiştir.
  • Singapur’da işgücünün yaklaşık % 52’si endüstri, % 33’ü ticaret ve hizmetler, %2 si tarımda istihdam edilmektedir. Singapur’da işsizlik oranı düşüktür. Singapur, Ekvatora sadece 136.8 km. uzaklıktadır. Bu nedenle çok sıcak ve nemli bir iklime sahiptir. Mevsimlere göre ısı ve nem değişikliği oldukça azdır. Ancak sıcaklık yaz aylarında daha da artar. Sıcaklık gündüz ortalama 31, gece 24 derece, nem oranı %84 civarındadır. Ülke her mevsim yağışlıdır. Özellikle ekim ile ocak ayları arasında kuzeydoğu musonları yoğun yağışlara neden olur. Bu yağışlar genelde kısa sürer. Ancak nem oranını daha da arttırır. Bu nedenle Singapur’a gitmek için en uygun zaman şubat, Ekim ayları arası özellikle Mart, Nisan ve Mayıs aylarıdır.
  • Neme karşı duyarlı iseniz veya güneşten etkileniyorsanız Singapur’a giderken dikkatli olmalısınız. Ayrıca sağlık sorunlarınız varsa ülkede sağlık hizmetlerinin ücretli olduğunu dikkate alarak seyahat sigortanızın sağlık harcamalarını da kapsamasına özen göstermeli, eczanelerin gece kapalı olduğunu bilerek tüm ilaçlarınızı yanınızda götürmelisiniz. Bunların yanında her mevsim yağışlı bir ülkeye gittiğinizi unutmadan yanınıza mutlaka ince bir yağmurluk ve büyük bir şemsiye almalısınız. Singapur’da tüm kapalı alanlar aşırı derecede soğuk olduğu için her zaman yanınızda kalın bir kazak veya bir şal bulundurmalısınız. Seyahatiniz sırasında hasta olmamak için kapalı alanlardan açık alanlara girip, çıkarken dikkatli olmalısınız.
  • Singapur festivaller şehridir. Kültür çeşitliliği nedeni ile ülkede yıl boyunca renkli festivaller yapılır. Dini festivallerin tarihleri her yıl değişir. Seyahatinizi festival zamanına getirmek isterseniz yıllık festival programını gitmeden önce öğrenmeniz gerekir. Festivaller içinde en ilginç ve canlı olanı Çin Yeni Yılı’dır. Ocak ayının sonu ile şubat ayı başında gerçekleşen bu festival 15 gün sürer. Sokaklarda yapılan renkli gösteriler sizi büyüler.Singapur Türkiye’den oldukça uzaktır. Gidiş rotanıza bağlı olarak uçak yolculuğunuz 10-12 saat sürer. Türkiye ile Singapur arasında saat farkı fazla olduğu için yolculuğunuz esnasında uyum sorunu yaşayabilirsiniz. Singapur Türklerden vize istemeyen ender ülkelerden biridir. Ancak pasaportunuzun geçerlilik süresinin en az altı ay olması gerekir.Türkiye’den Singapur’a gitmek yüksek uçak bilet fiyatları nedeniyle oldukça maliyetlidir. Bu nedenle sadece Singapur’a gitmek yerine bu ülkeye yakın ülkeleri de içine alan bir seyahat programı düzenlemeniz veya seyahat acentalarının düzenlediği birden fazla ülkeyi kapsayan farklı tur programlarından birine katılmanız daha uygun olur.
  • Singapur’a bir tur programına katılmadan gitmişseniz konaklama konusunda sorunla karşılaşmazsınız. Şehir konaklama açısından size farklı seçenekler sunar. Oteller şehrin belli bölgelerinde toplanmıştır. Her biri birbirinden lüks oteller Orchard Road, Scotts Road, Raffles City ve Marina Square bölgesinde, daha ucuz olanlar Bencooleri Road üzerinde yer alır.Singapur güvenli bir ülkedir. Yasalardaki ağır yaptırımlar nedeniyle burada gece, gündüz tek başınıza rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Bununla birlikte özellikle kalabalık alanlarda tedbirli olmanızda yarar vardır.
  • Singapur aynı zamanda dünyanın en temiz ülkelerinden biridir. Şehirde bazı bölgeler temizlik açısından diğerlerine göre biraz daha geride kalsa da, temizlik ve düzeni havaalanından itibaren her yerde görebilirsiniz.Singapur kurallar ülkesidir. Başta sakız çiğnemek olmak üzere trafik kurallarına uymamak, çevreyi kirletmek, kapalı yerlerde sigara içmek, hız limitini aşmak, yaya geçitleri dışında karşıdan karşıya geçmek para cezası ile cezalandırılır. Aynı hareketlerin tekrarı bazı kamu hizmetlerini yerine getirmeyi gerektirir. Bu nedenle kurallara uyma konusunda çok dikkatli olmalısınız.
  • Singapur’da yemek olayı başlı başına bir şölendir. Şehirde dünya mutfağının tüm seçkin örneklerine rastlayabilirsiniz. Burada kaldığınız süre boyunca Brezilya, Fransa, İtalya, İrlanda, Japonya, Kore, Tayland, Vietnam, Endonezya, Nepal, Çin, Hindistan, Malezya ve Peranaken mutfağının farklı lezzetlini deneyebilirsiniz. Ayrıca deniz ürünlerinin her çeşidini bulabilirsiniz. Özellikle Singapurlular'ın çok sevdikleri zencefil, sarımsak, acı biberle tavada kabuğu ile kızartılmış acılı yengeci denemelisiniz. Çin mutfağını seviyorsanız bu mutfağın farklı yörelerine özgü lezzetlerini tadabilirsiniz. Ancak mide sorununuz varsa yemek seçerken dikkatli olmalısınız. Zira bu ülkede yemekler, hatta Amerikan tarzı fast food türü yiyecekler bile genelde son derece baharatlı ve çok acıdır.
  • Singapur’da tropik meyvelerin her çeşidine rastlayabilirsiniz. Özellikle papaya, rambutan, mangosteen, chiku, durian’ı mutlaka tatmalısınız. Ayrıca bu meyvelerin sularını, farklı meyve suyu karışımlarını denemelisiniz.
  • Singapur’da alkollü içeceklerin satışı belli kurallara bağlı ve sınırlıdır. Vergi oranı yüksek olduğu için alkollü içecekler çok pahallıdır. Bu nedenle yemek sırasında içki alırsanız yediğiniz yemeğin fiyatından çok daha fazla miktarda bir parayı içki için ödemek zorunda kalabilirsiniz.
  • Singapur’da yemek yiyebileceğiniz farklı özelliklere sahip çok sayıda yemek yeri bulabilirsiniz. Restoranlar bol ve çeşitlidir. Bir bölümü sadece belli mutfaklarda uzmanlaşmıştır. Her türlü yerel yiyeceği ve dünya mutfağının çeşitli örneklerini bir arada bulabileceğiniz yiyecek merkezleri ise ucuz ve ilginçtir. Bazıları kapalı, bazıları açık alanda kurulu bu büyük merkezler size tam bir görsel şölen sunar. Seyahatiniz sırasında bu merkezlerden birine mutlaka girmeli, burada kendinize güzel bir ziyafet çekmelisiniz. Yemek için fazla zaman harcamak istemezseniz o zaman turistik bölgelerde kurulan yerel mutfakların ürünlerinin satıldığı seyyar yemek satıcılarını deneyebilirsiniz. Ayrıca kafeler de size lezzetli yiyecekler sunar. Ancak buralarda seçenekler biraz daha sınırlıdır. Singapur’da yemek yerlerinin bir bölümü belli saatler arasında açıktır. Bazıları ise 24 saat hizmet verir.Singapur tam bir alışveriş cennetidir. Şehirde 150’den fazla alışveriş merkezi bulunur. Orchard Road, Marina Square, Raffles City, Suntec City’de yer alan alışveriş merkezlerinin dışında Çin Mahallesi, Hint Mahallesi ve limanda da alışveriş merkezleri bulunur. Ayrıca Orchard Road üzerinde, onun ara sokaklarında, başta Hilton Oteli olmak üzere burada bulunan lüks otellerin içinde çok şık, kaliteli ve markalı ürünler satan mağazalar yer alır. Çin Mahallesi, Hint Mahallesi ve Arap Caddesi’nde yerel ürünler satan çok sayıda mağaza bulunur.
  • Şehrin en önemli alışveriş merkezleri arasında Orchard Road üzerinde lüks malların satıldığı Ngree Ann City, Lucky Plaza, Çin Mahallesi’nde her türlü elektronik eşyanın satıldığı Sim Lim Tower, North Bridge Road üzerinde her türlü lüks malların satıldığı Raffles City, bilgisayar ürünlerinin satıldığı Funan the IT Mall, Temasek Boulevard üzerinde Suntec City, Tanglin Road üzerinde her türlü antika, halı ve kitap bulabileceğiniz Tanglin Shopping Center ve Hint Mahallesi’ndeki Serangoon Road üzerinde her türlü ürünün satıldığı Mohammad Mustafa Center sayılabilir.
  • Singapur’da giyimden, ayakkabı, tekstil ürünleri, takı, antika, el işleri, saat, elektronik eşya, kamera, bilgisayar, çiçek ve spor malzemelerine kadar aradığınız her şeyi her kalitede ve fiyatta bulabilirsiniz. Ancak Singapur’a özgü küçük hediyelik eşyalar almak isterseniz şehrin simgesi olan Merlion’u, özel bir teknikle altınla kaplanan, Risis Orkide’sinden yapılan ilginç takı veya süs eşyalarından veya Singapur’a özgü siyah inci, safir, zümrüt gibi değerli taşlardan yapılmış takılardan satın alabilirsiniz.
  • Singapur’ta alışveriş sıkı pazarlığa tabidir. Bu nedenle Türkiye’den giderken ne alacağınıza karar vermeniz, fiyat ve model araştırması yapmanız işinizi kolaylaştırır. Bir malı satın almadan önce de farklı mağazaları dolaşmanız, kalite, model ve fiyat karşılaştırması yapmanız uygun olur. Ayrıca alışveriş yaparken yanınızda mutlaka bir hesap makinesi buldurmanız, Amerikan $'ı ile Singapur $'ını birbirine karıştırmadan ve satıcının hızla yaptığı hesaba kapılmadan fiyatı bir defa da kendiniz hesaplamanız iyi olur. Özellikle elektronik eşya alacaksanız garanti belgesi olmasına, Türkiye’deki standartlara uygun özelliklere sahip olmasına dikkat etmenizde yarar vardır. Vergi iadesinden yararlanabilmek için de alışveriş yaptığınız mağazalarda form doldurmayı unutmamalısınız.
  • Singapur ve çevresini kendiniz rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Bunun için size gerekli olan bir harita, metro kullanacaksanız MRT istasyonlarından almanız gereken A Quick Guide to MRT Travel, otobüs ve MRT kullanacaksanız daha ayrıntılı bilgiler içeren, kitabevleri, MRT ve otobüs istasyonlarından satın alabileceğiniz TransitLink Guide, Singapore Bus Guide ile havaalanındaki turizm ofisi, oteller, restoran ve kafelerden ücretsiz alabileceğiniz şehirdeki etkinlikleri gösteren küçük kitapçıklardır.
  • Singapur’da ulaşım olanakları iyi gelişmiştir. Metro sistemi- MRT hızlı, konforlu, kolay bir ulaşım aracıdır. MRT şehir merkezinde yeraltından, şehrin diğer yerlerinde yerüstünden geçer. Şehrin büyük bölümüne ve havaalanını ulaşır. Sabah saat altıdan gece yarısına kadar aralıksız çalışır. MRT hatları ile ilgili şema istasyonlarda ve araçlarda bulunur. MRT biletlerini istasyonlardan alabilirsiniz.Kaldığınız süre içinde otobüs ile seyahat etmeyi düşünüyorsanız kolaylık ve maliyeti dikkate alarak kart (ez link kart) satın almalısınız. Bu kartı aynı zamanda MRT için de kullanabilirsiniz. Singapur’da otobüsler ulaşım için en ucuz seçenektir. Otobüslerin klimalı olanları diğerlerine göre biraz daha pahallıdır. Ancak otobüsler yoğun saatlerde çok kalabalıktır.
  • Taksiler ucuz ve güvenlidir. Ancak sağanak yağmur sırasında, yoğun saatlerde, gece yarısına doğru taksi bulmakta güçlük çekebilirsiniz. Taksi kullanımı yaygın olduğu için yollarda boş taksi bulma olasılığınız da sınırlıdır. Bu nedenle taksiye otelinizden, alışveriş merkezlerinin yakınlarındaki resmî duraklardan veya havaalanından binmeniz gerekir.
  • Tur programlarından yararlanmak isterseniz otelinizden özel veya programlı turlar konusunda yardım alabilirsiniz. Ayrıca şehrin birçok yerinde bulunan turizm bürolarından yararlanabilirsiniz. Singapur’a gitmeden önce de http://www.newasia-singapore.com/ web adresinden bu büroların yerleri, tur programları ve diğer etkinlikler hakkında bilgi alabilirsiniz. Bu bilgiler ışığında, içeriklerine bakarak, her birinde farklı seçenekler bulunan, şehir turları, yürüyüş turları, tarih turları, hobi turları, Singapur yaşamı ile ilgili turlar, park ve ada turları, bisikletli çekçek turları gibi tur gruplarından ilginizi çekenleri seçebilirsiniz.
  • Ayrıca turistleri dolaştıran turist otobüsleri (hop on & hop off) ile şehri dolaşabilirsiniz. Bunlar Orchard Road, Bugis Junction, Suntec City, Boat Quay, Chinatown, Little India ve Singapure Botanic Garden arasında düzenli aralıklarla 9.00- 18.00 saatleri arasında dolaşır. Otobüs biletleri araçta veya bazı otellerde satılır.
  • Singapur’u kendiniz gezmek isterseniz haritada öncelikle Singapur Nehri (Singapore River) ile Marina Körfezi’ni (Marina Bay) bulmalısınız. Nehrin körfezle birleştiği bölge, buraya yakın nehrin her iki tarafında kalan bölgeler ve körfez civarı sizin gezmeniz gereken önemli yerlerdir. Haritaya dikkatle bakarsanız nehrin bu bölümünde köprülerle nehrin bir tarafını diğer tarafına bağlayan uzun caddeler görürsünüz. Bu caddelerden biri, nehrin bir tarafında South Bridge Road, diğer tarafında North Bridge Road adını alan caddedir. Bu cadde sizi şehrin merkezine, Çin Mahallesi’ne ve Müslüman Mahallesi’ne (Kampong Glam) götürür. Caddeye paralel uzanan diğer iki cadde de sizi görmeniz gereken yerlere ulaştırır. Haritada bulmanız gereken diğer cadde iç tarafta kalan, şehir merkezinde Stamford Road sonra Orchard Road adı ile devam eden caddedir.
  • Orchard Road şehrin en ünlü caddesidir. Bu geniş caddenin her iki tarafında da dev oteller, her biri birbirinden ilginç mimariye sahip çok katlı alışveriş merkezleri, şık mağazalar, kafe ve restoranlar bulunur. Şehrin en lüks alışveriş merkezleri cadde üzerinde veya ara sokaklarda sıralanmıştır. Hilton Oteli’ne yakın Tanglin Shopping Center, iki dev bloktan oluşan kırmızı renkte, önünde modern bir heykel ve çeşme bulunan Ngee Ann City, mavi renkli Wisma Atria, kırmızı ve yeşil renkli Çin mimari tarzı çatısı ile C. K. Tang, diğerlerinden farklı mimarisi ve nostaljik havası ile adını Malaylı kadınlarla evlenen göçmen Çinlilerin çocuklarından alan Peranaken Palace mutlaka görmeniz gereken alışveriş merkezleridir.Cadde, gece gündüz her saatte inanılmaz biçimde kalabalık ve canlıdır. Singapur’un nemli sıcak havası size uzun yürüyüş olanağı vermediğinden caddeyi gezmek için en uygun zaman akşam saatleridir. Bu saatlerde parlak ışıklar altında cadde daha da güzeldir. Özellikle Singapur’a yılbaşında veya Çin yeni yılında gitmişseniz caddenin ışıklandırılmasına, caddedeki ilginç yılbaşı ağaçlarına, masal kahramanlarının minyatürlerine hayran kalırsınız. İsterseniz gece bir kafeye oturup, ışık seli içinde caddeden geçen birbirinden şık Asyalıları ve büyük telâş içinde koşturan turistleri büyük bir keyifle izleyebilirsiniz.Şehrin diğer önemli caddesi Stamford Road olarak bilinen caddedir. Bu cadde şehir merkezinden geçer ve Orchard Road ile birleşir. Caddenin, Raffles City ile Orchard Road arasında kalan bölümünde Singapur Tarih Müzesi (Singapore History Museum) ile caddeye yakın Bras Basah Road üzerinde Singapur Sanat Müzesi (Singapore Art Museum) bulunur. Singapur Sanat Müzesi 1957 yılına kadar katolik okulu olarak kullanılan tarihi, şık bir binada yer alır. Müzede XX. Yüzyıl Güneydoğu Asya sanatının en güzel örnekleri ile Amerika ve Avrupa’dan getirilen çeşitli eserler sergilenir. 4000’nin üzerine eserin yer aldığı müzede heykel, resim ve değerli eşyalardan oluşan koleksiyonlar görülmeye değer.
  • Raffles City yakınında, Stamford Raod ile Clarke Quay arasında uzanan Hill Street ise Britanya döneminden kalan şık binalarla süslü güzel bir caddedir. Caddenin sonunda Singapur nehrinin kıyısında yer alan Clarke Quay gündüz sessiz, sakin, gece son derece canlı alışveriş, eğlence ve yemek bölgesidir. Clarke Quay, Çinli tüccarların depo evlerinin günümüzde restoran, bar, kafe ve eğlence merkezi haline getirilmesi ile oluşturulmuş, gece hoş vakit geçirebileceğiniz küçük, şirin bir yerdir.
  • Hill Street veya Stamford Road üzerinden kolaylıkla ulaşılabileceğiniz park ise Fort Canning Park’dır. Parkın içinde, Raffles’in evini, onun kurduğu ilk botanik parkı, ilk hıristiyan mezarlığını, II.Dünya Savaşı sırasında kullanılan Britanya sığınaklarını, iki gotik kapıyı, ASEAN ülkelerinin her birini simgeleyen modern heykel parkını (ASEAN Sculpture Park) görebilirsiniz.
  • Şehirde tarihî eserler sınırlıdır. Şehrin önemli tüm tarihî binaları, şehrin merkezinde, eski koloni bölgesinde yer alır. Bölgede eski ve yeni binalar iç içe geçmiştir. Bir tarafta dev cam ve çelik gri binalar diğer tarafta onların yanında küçük kalan, geçmişi anımsatan, bakımlı şık binalar, bir arada yer alır. Aralarda da geniş yeşil parklar bulunur.
  • Stamford Road ile North Bridge Road’un kesiştiği yerde gördüğünüz dev gri yapı topluluğu alışveriş merkezi, ofis, iki otelden oluşan Raffles City’dir. Bu dev çelik binaların yan tarafında, North Bridge Road üzerinde, koloni dönemi mimari tarzı ile yapılmış, birbirine şık bahçelerle bağlanan birbiri içine geçmiş yapı topluluğundan oluşan Raffles Otel yer alır. İçini rahatlıkla gezebileceğiniz otelde çok şık döşenmiş çok sayıda restoran, kafe, bar ve mağazalar bulunur. Bunlardan özellikle Long Bar, Singapore Sling adını taşıyan kokteyli, bara gelenlerin yedikleri çerezlerin kabuklarını yere atmaları geleneği ile ünlüdür. Bu nedenle barın zemini çerez kabukları ile doludur. Otelin en üst katında ise bir müze bulunur. Raffles City’in karşısında yer alan ilginç yapı topluluğu Chijmes ise kilise ve çevresindeki evlerin düzenlenmesi ile oluşturulmuş iç içe geçmiş meydanlar, sayısız şık mağazalar, galeri ve restoranlardan oluşur.
  • Raffles City’nin yan tarafında Stamford Road üzerinde küçük bir park olan War Memorial Park yer alır. Bu parkın içinde dört beyaz sütundan oluşan dev beyaz bir anıt gözünüze çarpar. Bu anıt II. Dünya Savaşı’nda Japon İşgali sırasında ölen siviller anısına dikilmiştir. Dört sütun Çin, Hint, Malay ve azınlıkları temsil etmektedir. Bu parkın deniz tarafındaki bölümünde dev gri gökdelenler yer alır. Bunlardan ilki, dört büyük uluslararası otel ve alışveriş merkezinden oluşan yapı topluluğu Marina Square, diğeri ise dört ofis kulesi, Güneydoğu Asya’nın en büyük kongre merkezi ve Singapur’un en büyük alışveriş merkezinden oluşan, insan yapımı en büyük fıskiyenin yer aldığı, yapı topluluğu Suntec City’dir.
  • War Memorial Park’ın karşı tarafındaki yeşillik alan Padang olarak bilinir. Bu yeşil alanda hokey, beyzbol ve rugby oynayanlara rastlayabilirsiniz. Padang’ın kenarında koloni döneminde önemli bir yer olan Singapur Kriket Kulübü (Singapore Cricket Club) yer alır. St. Andrews Katedrali, Şehir Meclisi (City Hall), Yüksek Mahkeme (Supreme Court) yeşil alanının kara tarafında sıralanan binalardır. Padang, Marina Körfezi’nin kenarında yer alan Esplanada Parkın’dan (Esplanada Park) bir yol (Connaught Drive) ile ayrılır. Körfezin kenarında yer alan Esplanada Parkı içinde de yürüyüş yolu ve çeşitli anıtlar yer alır. Parkın kenarında, körfeze bakan, dışı kirpiğe benzeyen meyve durian’dan esinlenerek yapılmış, ilginç yapı Esplanada Kültür Merkezi bulunur.Bu bölgedeki önemli tarihi binalardan Empress Place Building Singapur Nehri’nin kıyısında yer alır. Bina 1864-1867 yılları arasında mahkeme binası olarak yapılmış, daha sonra hükümet ofisleri buraya taşınmıştır. Halen Asya Medeniyetleri Müzesi’ne (Asian Civilisation Museum-II) ev sahipliği yapmaktadır. Müzede, Batı, Doğu, Güney, Güneydoğu Asya’dan getirilen 1600 parça eşya sergilenmektedir. Müzenin giriş katında Singapur’la ilgili her türlü kitap ve kartpostalın satıldığı bir satış yeri bulunur. Müzenin karşı tarafında beyaz kuleli 1862 yılında yapılmış Victoria Theatre ve 1905 yılında yapılmış Victoria Concert Hall yer alır. Bu binada Singapur Senfoni Orkestrası düzenli olarak konserler vermektedir. Tiyatronun bulunduğu alanda Parliament Lane üzerinde Eski Parlamento Binası (Old Parliament House) bulunur. 1826-1827 yılları arasında zengin bir tüccarın konutu olarak yapılan bu bina daha sonra yüksek mahkeme ve sömürge meclisi olarak kullanılmış, 1962 yılında da Singapur Parlamentosu olmuştur.
  • Nehir kıyısında yer alan büyük beyaz heykel şehrin kurucusu Raffles’in adaya ilk ayak bastığı yere dikilmiştir. Arkasını nehre, Boat Quay ve dev gökdelenlerin yer aldığı iş merkezine dönmüş olan bu heykelin bronzdan yapılmış orjinali Victory Concert Hall önünde yer alır. Singapur Nehri şehrin can damarıdır. Nehir üç kilometre boyunca şehrin içinden geçer. Şehrin önemli yapılarından bir bölümü, Boat Quay, Clarke Quay, Robertson Quay gibi geçmişin ticaret günümüzün eğlence merkezleri, Tan si Chang Su Temple ve Omar Kampang Melaka Camiî nehrin kenarında yer alır.
  • Singapur Nehrinin, Marina Körfezi’ne döküldüğü yer, nehrin en canlı bölümüdür. Nehrin her iki kıyısı bazıları basit, bazıları son derece zarif köprülerle birbirine bağlanır. Asya Medeniyetleri Müzesi’nin yan tarafında yer alan araç trafiğine kapalı 1869 yapımı Cavenagh Bridge ve Anderson Bridge köprüleri her iki kıyıyı birbirine bağlayan son derece zarif iki köprüdür.
  • Nehri; nehir taksileri, turist tekneleri (hop on & hop off) veya tur tekneleri ile dolaşılabilirsiniz. Nehir araçları Clifford Pier, Raffles Place, Boat Quay, Clarke Quay ve Raffles Heykeli önünden kalkar. Nehir ve çevresinin manzarası özellikle gece ışıkları altında muhteşemdir. Nehrin batı kıyısında da eski ile yeni iç içedir. Nehrin bu kıyısında, finans kuruluşlarının yer aldığı dev gökdelenler ve bunların önünde bar, kafe lokanta olarak kullanılan restore edilmiş eski küçük sevimli dükkan evlerden oluşan Boat Quay bulunur. Boat Quay özellikle geceleri canlı ve kalabalıktır. Gece buradaki restoranlardan birine yemek yemek için oturduğunuzda karşı tarafta geçmişi, bu tarafta birbiri ile iç içe geçmiş geçmiş ve geleceği görür, 280 mt. yüksekliğindeki UOB Plaza önünde kendinizi tuhaf hissedersiniz. UOB Plaza dışında şehirde bu yükseklikte iki bina UOB Centre ve Republic Plaza bulunur. Nehrin batı tarafında, nehrin Marina Körfezi’ne döküldüğü yerde Merlion Fıskiyesi bulunur. Merlion, Singapore Turizm Board tarafından 1964 yılında şehrin simgesi olarak belirlenmiştir. Yarı aslan yarı balık olan bu simgenin, Aslan bölümü Singa Pura – Aslan Şehir’i, balık bölümü Temasek- Deniz Şehri’ni temsil etmektedir. 8.6 mt. yüksekliğinde, 70 ton ağırlığında olan fıskiyenin bulunduğu alandan karşı tarafa doğru baktığınızda, önde ilginç yapı tarzı ile Esplanada Kültür Merkezi, arkada Marina Square tüm ihtişamı ile gözlerinizin önüne serilir. Fıskiyenin sağ tarafında da körfezin her iki tarafını birbirine bağlayan uzun köprü Benjamin Sheares Bridge yer alır. Körfezin canlı trafiği özellikle yılbaşında yapılan havai fişek gösterisi muhteşemdir.
  • Merlion Fıskiyesi’nin hemen yakınındaki, Marina Körfezi’ne bakan, birçok çokuluslu şirketin bürolarının, bankaların yer aldığı, dev gökdelenlerle çevrili meydan, Raffles Place olarak bilinir. Nehir ve liman turlarının kalkış noktası olan Clifford İskelesi de burada yer alır. Meydanın biraz ilerisinde Robinson Road ve Boon Tat Street birleşiminde, sekizgen şeklinde yapısı ile yiyecek merkezi Lau Pa Sat hemen fark edilir. Yüzlerce farklı büyüklükte mutfağın yer aldığı, tüm Uzakdoğu yemeklerinin pişirildiği, 24 saat açık bu kalabalık yemek merkezinde dilediğiniz her yiyeceği pişirirken görüp, içlerinden istediğinizi seçebilirsiniz.Gökdelenlerden oluşan şehrin finans bölgesi ile Çin Mahallesi (Chinatown) birbiri ile iç içe geçmiştir. Dev gökdelenlerin arka tarafına geçtiğinizde karşılaştığınız Çin Mahallesi 1821 yılında Çinli göçmenler tarafından kurulmuş, zamanla geniş bir alana yayılmıştır. Kreta Ayer, Telok Ayer, Tanjong Pagar ve Bukit Pasoh olmak üzere dört bölgeden oluşur.
  • Lau Pa Sat yakınındaki, Telok Ayer Street, halen XIX. yüzyıl Singapur'unun izlerini taşır. Cadde boyunca geleneksel el işleri ile uğraşan küçük işletmeler yer alır. Ayrıca 1850’li yıllarda inşa edilmiş iki cami ile 1842 yılında yapılmış Hokien tapınağı Thian Hock Keng Temple buradadır. Yolun devamında, Boat Quay arkasında da, Teochew tapınağı Wai Hai Cheng Beo yer alır.
  • Çin Mahallesi’nin kalbi South Bridge Road üzerinde yer alan çoğu restore edilmiş renkli dükkan evlerden oluşan bölgedir. Burada birbirine paralel uzanan Mosque Street, Pagoda Street, Temple Street, Smith Street ve Sago Street mutlaka görülmesi gereken ara sokaklardır.Bu kalabalık, ara sokaklarda açık hava tezgâhlarının yanı sıra antikacılar, barlar, restoranlar, Çin’e özgü yiyecek malzemeleri satan yerler, geleneksel Çin mallarının üretildiği küçük atölyeler, dini eşyalar satan dükkanlar, Çin tıbbi ile ilgili bir merkez yer alır.South Bridge Road üzerinde yer alan, Hint tapınağı Sri Mariamman Temple, dinî simgelerin yer aldığı renkli kapı üstü süslemelerle bölgenin ilgi odağıdır. Tapınağa girmek için ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir. Geniş bir alanı kaplayan tapınakta rahat dolaşabilmek için yanınızda bir galoş veya çorap bulundurmanızda yarar vardır. Tapınağa öğle saatlerinde giderseniz Hintliler'in ibadetlerini izleyebilirsiniz. Ancak tapınağın her tarafına turistlerin girmesi yasaktır.Çin Mahallesi’nin ara sokaklarından Sago Street, geçmişte yaşlı Çinlilerin son günlerini geçirmek için kiraladıkları ölüm evleri ile tanınmıştır. Günümüzde bu evler bazı imâlatçılara ev sahipliği yapar. Pagoda Street üzerinde Çin Mahallesi’nin tarihini, Çinli göçmenlerin çektikleri acıları anlatan bir müze bulunur. Temple Street ise kaligrafi ustalarına ev sahipliği yapar. Çin Mahallesi’nde ayrıca farklı ürünler satan büyük alışveriş merkezleri yer alır. Tanjong Pagar Road ve Duxton Road üzerinde de halen kafe, bar, otel olarak kullanılan, restore edilmiş renkli eski dükkan evler bulunur.
  • Şehrin Kampong Glam bölgesi Malayların yaşadığı bölgedir. Buraya Raffles City önünden geçen North Bridge Road üzerinden yürüyerek, MRT Bugis ile veya otobüsle ulaşabilirsiniz. Bölge, Müslüman Singapur’u simgeler. Arap tüccarlar tarafından kurulmuştur. Bölgede Art Deco tarzı dükkan evler ve Ortadoğu bölgesinin özelliklerini taşıyan çeşitli binalar bulunur. Caddeler, binalar, dükkanlar Arap ve Malay adlarını taşır.Bölgedeki en önemli eser Muscat Street üzerinde bulunan Sultan Camiî’dir(Sultan Mosque). Geniş bir alana yayılmış, çok hoş yuvarlak iki sarı kubbesi ve dört minaresi bulunan bu caminin, çevresinde dar sokaklar ve eski evler bulunur.Caminin hemen yakınında Sultan Gate üzerinde Sultan Hüseyin’in oğlu tarafından Palladian tarzında yaptırılmış sarı renkli Bendahara House ve Malay ve Palladian tarzının bir arada kullanıldığı Sultan Hüseyin’in sarayı Istana Kampong Glam bulunur. Saray halen Malay Kültür Merkezi olarak kullanılmaktadır.
  • Bölgenin en canlı yeri Ortadoğu pazarını andıran her türlü ürünün satıldığı Arap Caddesi’dir (Arab Street). Lezzetli Malay yemeklerini ise caminin yan tarafından geçen Kandahar Street üzerindeki yiyecek yerlerinde yiyebilirsiniz. Kampong Glam bölgesinden kısa bir yürüyüşle veya MRT Little India ile Hint bölgesine ulaşabilirsiniz. Bölge, 1800’lerin ortalarında adaya gelen Hintliler tarafından kurulmuştur. Serangoon Road ile Race Course Road ve civarı bölgenin kalbini oluşturur. Serangoon Road üzerinde Hint yemeklerini yiyebileceğiniz yiyecek yerlerinden, Hint işi eşyalar satan dükkanlara, tapınaklardan, çiçekçilere kadar her şey bulunur. Yerel giysili kadın ve erkeklerin dolaştığı caddede dükkan kapıları üzerinde yer alan aynalar dikkatinizi çeker. Bu aynaların şeytanı kov-duğuna inanılır.
  • Hintliler'in yaşantısında çiçek önemli yer tuttuğundan hemen her yerde çiçek görebilirsiniz. Cadde üzerinde, dinî motiflerle süslü renkli kubbeleri ile Sri Veeramakaliamman Temple ve Sri Srinivasa Perumal Temple hemen dikkatinizi çeker. Bu bölgedeki en ilginç tapınak Race Course Road üzerinde yer alan Sakya Muni Buddha Gaya Budist tapınağıdır. Bin Işık Tapınağı olarak bilinen tapınakta 15 mt. yüksekliğinde, 300 ton ağırlığındaki Buda heykeli yüzlerce ampul tarafından aydınlatılır. Işıklar altında muhteşem görülen bu heykelin yanında, bin buda heykelini, Buda’ya ait olduğuna inanılan ayak izinin bir kopyasını ve 2500 yıllık kutsal Buda ağacının kabuğunu da görebilirsiniz.
  • Sentosa Adası (Sentosa Island) mutlak gitmeniz gereken bir yerdir. Adaya çeşitli ulaşım araçları ile ulaşabilirsiniz. Ancak Faber Tepesi’nden (Mount Faber) kalkan teleferiği tercih ederseniz hem 105 metre yüksekliğindeki bu güzel tepeyi görebilir, hem de tepedeki terastan şehri, Keppel Limanı’nı, güneydoğudaki adaların muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz. Limanın üzerinden geçerek yapacağınız kısa teleferik yolcuğu sırasında da gördüğünüz manzaranın güzelliği karşısında adeta büyülenirsiniz. Geçmişte küçük bir balıkçı köyü olan, Britanya tarafından askeri amaçlarla kullanılan Sentosa Adası, günümüzde tam bir eğlence merkezidir. Halen adada oteller, plaj alanları, çeşitli spor alanları, Nature Walk –Dragon Trail gibi çeşitli bitki ve hayvanların yer aldığı bir yağmur ormanı, 2500 den fazla kelebeğin yer aldığı Kelebek Parkı (Butterfly Park), Sentosa Sualtı Dünyası, Singapur tarihi ile ilgili bir müze, II. Dünya Savaşı boyunca Britanya güçlerinin son kalesi olarak hizmet veren, yer altı tünelleri ve silahları ile tarihi bir mekan olan Siloso Kalesi (Fort Siloso), Merlion Heykeli, Sentosa Kulesi, birbirinden ilginç temalı eğlence parkları, müzikal çeşme ve diğerleri bulunur. Ada içinde ulaşım tren veya özel otobüslerle sağlanır.Bu canlı, kalabalık adada keyifli bir tam gün geçirebilirsiniz. Ancak süreniz sınırlı ise mutlaka Singapur Öncüleri Müzesi’ni (Pioneers of Singapore Museum gezmelisiniz. Zira bu muhteşem müze, size geçmişten günümüze Singapur tarihini, hareketli balmumu heykeller, ışık ve ses oyunları ile inanılmaz güzellikte anlatır. İsterseniz müzenin farklı bir bölümünde Singapur tarihi ile ilgili bir sinevizyon gösterisi de izleyebilirsiniz.
  • Sentosa Sualtı Dünyası’nda da (Underwater World Sentosa) keyifli saatler geçirebilirsiniz. Burada balıkları besleyebilir. 83 mt. uzunluğundaki muhteşem tünelde sualtı dünyasının canlıları ile tanışabilirsiniz. Tüneldeki kayan bantta başınızın üzerinden ve her iki tarafınızdan geçen 2500 çeşit deniz hayvanını, çevrenizde dolaşan köpek balıklarını gördükçe bir daha denize girmekten bile vazgeçebilirsiniz.
  • Ayrıca ada geziniz sırasında 9. ve 12. katından şehri ve çevre adaları seyredebileceğiniz 37 mt. yüksekliğindeki dev Merlion Heykeli’ne veya size yine muhteşem bir şehir ve ada manzarası sunan 7 dakikada en üst katına ulaşabileceğinız kuleye (Sentosa Sky Tower) çıkabilirsiniz. Akşam saatlerinde de ışıklandırılmış büyük Merlion Heykeli’nin görüntüsü eşliğinde, müzikal çeşmede, ileri teknoloji kullanılarak yapılan temalı ışık ve ses gösterisini izleyebilirsiniz.
  • Doğayı seviyorsanız Singapur tam size göre bir yerdir. Hayatınızda görmediğiniz kadar bitki çeşidini burada bir arada görebilirsiniz. Zira şehrin her tarafı tabiî veya düzenlenmiş parklarla doludur.Singapur bir orkide şehridir. Havaalanından başlayarak şehrin hemen her yerinde renk renk, çeşit, çeşit binlerce orkide görebilirsiniz. Mandai Lake Road üzerinde bulunan Mandai Orchid Garden gibi şehrin farklı yerlerinde orkide bahçelerine rastlayabilirsiniz. Ancak orkidelerin en güzeli Holland Road üzerinde bulunan, çok geniş bir alana yayılmış, Singapur Botanik Bahçesi’ndedir (Singapore Botanic Gardens). Bu bahçede yer alan Ulusal Orkide Bahçesi (National Orchid Garden) inanılmaz güzellikte bir yerdir. Burada başta ulusal orkide Vanda Miss Joachim olmak üzere 400 çeşidin üzerinde 2000’den fazla orkide görebilir, bunların renkleri ve güzellikleri karşısında şaşırırsınız. Ülkede 1928 yılından itibaren melez orkideler üretilmeye, 1957’den sonra da bu orkidelere ünlü kişilerin adları verilmeye başlanmıştır. Ünlü kişilerin adları verilen orkideler ile yarışmalarda derece alan orkideler bahçenin ayrı bir bölümünde sergilenir.Singapur Botanik Bahçesi sadece Ulusal Orkide Bahçesi’nden ibaret değildir. 52 hektarlık bir alana yayılan bu bahçe 4000 çeşit bitki barındırır. Doğal orman ve orkide bahçesi dışında gül bahçesi, çöl bitkileri bahçesi gibi özel bahçeler ve palmiye vadisi bulunur.Bunlardan Orta ve Güney Amerika ormanlarından getirilen, 20.000’den fazla bromeliad’dan oluşan, camlı bir bölümde sergilenen ve bağışlayan kişinin adını taşıyan Yuen Peng Mc Neice Bromeliad Colection görülmeye değer. Bunun dışında bahçede iki güzel göl yer alır. Göllerden birinde bembeyaz kuğular büyük bir zarafetle yüzerken, diğerinde açık hava konserlerinin verildiği bir platform dikkatinizi çeker. Ayrıca şelaleler, çeşmeler, kamelyalar ile restoran ve kafeler parkın farklı köşelerinden, yeşillikler arasından karşınıza çıkar. Singapur Botanik Bahçesi’nden çıkarken, özel bir teknikle altınla kaplanan Risis Orkide'sinden yapılmış ilginç takı veya süs eşyalarından birini bu güzel bahçeyi hatırlamak için satın alabilirsiniz.Doğa severlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri de şehre 12 km uzaklıkta olan 164 hektar büyüklüğündeki tropik ormandır. Bukit Timah Nature Reserve olarak bilinen bu yağmur ormanı şehrin en yüksek noktasındadır. Ormanın patikaları arasında yürürken binlerce egzotik kuşa, kelebeğe ve maymunlara rastlayabilirsiniz.Şehrin en ilginç iki bahçesi Çin ve Japon Bahçeleri’dir (Chinese and Japanese Gardens). Birbirlerine 65 metrelik bir köprü ile bağlanan bu bahçelerden Çin Bahçesi, Sung Hanedanı dönemine özgü bahçe düzenlemesi ile çok güzel bir görünüme sahiptir. 13 hektarlık bahçede ikiz pagodalar, çayevi, beyaz taş tekneler, minyatür ağaçlardan oluşan Bonsai koleksiyonu, kıvrımlı köprüler, avlular, çeşmeler, nilüfer havuzu, sergi yerleri bulunur. Bahçenin güzelliklerini seyretmek için en iyi yol Pagodaya çıkmak veya nehirde pedalo ile bir gezi yapmaktır. Ada üzerinde kurulu Japon Bahçesi ise daha sakin, Japon kültürünün izlerini bulabileceğiniz çok güzel bir bahçedir.Hayvan severlerin kaçırmaması gereken yerlerin başında Singapur Hayvanat Bahçesi (Singapore Zoological Gardens) gelir. Bahçe şehirden oldukça uzaktır. Birden fazla araç değiştirmeniz gerekir. Bu nedenle buraya gitmek için tura katılmak daha uygundur. 100 hektarlık bir alana yayılan bahçe, 240 çeşidin üzerinde 2000’den fazla hayvanı barındırır.
  • Bu hayvanlardan 40’ı Malaya Kaplanı gibi nadir bulunan hayvanlardır. Bahçenin girişinden alacağınız plana göre bütün gün bahçeyi dolaşabilirsiniz. Korkmazsanız belirli saatlerde orangutanlarla veya uyuşturulmuş piton yılanları ile birlikte kahvaltı yapabilirsiniz. Parkın girişinde belirtilen saatlerde hayvanların beslenmelerini izleyebilir. Yaptıkları gösterilere katılabilirsiniz.Hayvanat bahçesinde hayvanlar sizinle iç içedir. Elinizi uzatsanız dokunacakmışsınız gibi bir hisse kapılırsınız. Size doğru yürüdüklerini gördükçe korkarsınız. Ancak maymunlar dışındaki hayvanlar sizden hendek, kaya, bitki gibi çok iyi düzenlenmiş doğal engellerle ayrılırlar. Hayvanat bahçesini yürüyerek veya trenle tam gün sıkılmadan dolaşabilirsiniz. Akşam da 19.30’da başlayan Gece Safarisi’ne (Night Safari) katılabilirsiniz. Safari hayvanat bahçesi ve vahşi parkı içeren 40 hektarlık alanda yapılır. 110 çeşidin üzerinde 1200’den fazla hayvanı doğal ortamlarında yakınlarından trenle geçerken görebilirsiniz.Nemli ortamda, loş ışıklar altında aslan, kaplan, leopar, sansar gibi vahşi hayvanlar sanki size saldıracakmış gibi bakar. Bazıları da sizinle hiç ilgilenmez. Tren dışında isterseniz yürüyerek gruplanmış, farklı coğrafî bölgelere göre ayrılmış hayvanları ormanın derinlikleri içinde görebilirsiniz.
  • Gece Safarisi Singapur’a gelen tüm turistlerin katıldığı bir etkinlik olduğu için son derece kalabalıktır. Trene binmek, yiyecek yerlerinden yemek yemek, gösterileri izlemek sabır gerektirir.Kuşları seviyorsanız, Singapur Botanik Bahçesi’nin yanında, göçmen kuşların uğrak yeri olan, kuş gözlem evlerinin bulunduğu, şehrinden biraz uzak bir alanda kurulu 87 hektarlık doğal alan, Sungei Buloh Wetland Reserve size büyük keyif verir. Bukit Timah Nature Reserve farklı kuş cinslerinin uğrak yeridir. Jurong Bird Park ise görmeniz gereken önemli bir yerdir. Jurong Kuş Parkı tam bir kuş cennetidir. Şehre biraz uzak olan bu yerde 600 cinsin üzerinde 8000’den fazla kuş barınır. Kuşların yaşam tarzına uygun düzenlemelerin yapıldığı parkta binlerce kuşu yürüyerek veya trenle dolaşarak birarada görebilir, kuş gösterilerini izleyebilirsiniz. Ayrıca dünyanın en büyük yapay şelalesini görebilirsiniz. Arzu ederseniz Kuş Parkı’nın yanında bulunan iguana, krokodil, yılan gibi sürüngenlerin yer aldığı Jurong Reptile Park’ı ziyaret edebilirsiniz.
  • Şehirde bu parkın dışında farklı yerlerde başka krokodil çiftlikleri de bulunur.Singapur’da vaktiniz varsa, Pasir Panjang Road üzerinde bulunan, Çin sanat ve mitolojisine dayalı, canlı renkli alçı figürlerle dolu, ilgi çekici parka (Haw Far Villa Tiger Balm Gardens), Çin Porselenlerinin üretim ve satış merkezi olan Ming Köyü’ne (Ming Village), çok güzel plajların, spor alanlarının, kafe, restoran ve diğer yerlerin bulunduğu Changi Havaalanı’ndan Marina Bay bölgesine kadar uzanan yeşillik alan East Coast Park bölgesine, havaalanına yakın, Hapishanesi ile ünlü Changi Köyü’ne (Changi Village) ve diğer ilginç yerlere gidebilirsiniz.
  • Ayrıca Singapur çevresini gezmek isterseniz Malezya’nın 13 eyaletinden biri olan Melaka Eyaleti’nin merkezi Melaka’ye, Malezya’nın güneyinde yer alan Johor Eyaleti’nin merkezi Johor Bahru’ya, Malezya’ya veya Endonezya adalarından Batam veya Batam, Bintan, Sumatra, Cava ve Bali’ye tur alabilirsiniz.
  • Arzu ederseniz tur almadan Singapur’dan tren, otobüs veya uçakla Malezya’ya, uçakla Filipinler ve Tayland’a geçebilirsiniz. Endonezya’nın Riau Adaların bir bölümüne hızlı feribotlarla gidebilirsiniz.Ancak bu ülkelere gidebilmek için seyahatiniz öncesinde Türkiye'de bu ülkelerden hangilerinin yeşil ve normal pasaporta vize uyguladıklarını öğrenmeniz ve ona göre vize işlemlerinizi yaptırmanız yararlı olacaktır.

* Bu yazı 2007 yılı Ocak ayında Singapur, Bangkok, Hongkong, Kuala Lumpur’a yaptığım gezi sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler ve aşağıda belirtilen kaynaklar dikkate alınarak yazılmıştır.

** Yazıda cadde, sokak ve binaların orijinal adlarına yer verilmeye özen gösterilmiştir.

- Berlitz, Singapur, Cep Rehberi, Dost Kitabevi, 2.Baskı, Ankara, 2007, ISBN 975-298-034-1 (D&R, Remzi Kitabevi veya İnkilap Kitabevinden satın alabilirsiniz).

- DK Eyewitness Travel, Singapore, Dorling Kindersley Ltd, Great Britain, 2003, ISBN 7513 6999 3 (Kitabı Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’da bulunan Remzi Kitabevi’nden, bu kitabevinin bulunmadığı yerlerde kitabevinin http://www.remzi.com/ web adresinden telefon numarasını bularak ve sipariş verebilirsiniz).

http://tr.wikipedia.org/wiki/singapore

http://www.newasia-singapore.com

- Periplus Editions, Beatiful Singapore, Third Edition , Singapore, 2004, ISBN 0-7946-0313-0 .