Salı, Ekim 13, 2009

Yunanistan - I: "Anakara"

Yunanistan - I: "Anakara" [*]
Prof. Dr. Aysen TOKOL
  • Yunanistan güneydoğu Avrupa'da, Balkan Yarımadası'nın güney ucunda yer alır. 132.000 kilometre kare yüzölçümü ile küçük ancak stratejik konuma sahip bir ülkedir. Doğuda Türkiye, kuzeyde Bulgaristan ve Makedonya Cumhuriyeti, kuzeybatıda Arnavutluk ile komşudur. Batısında İon Denizi, güneyinde Akdeniz, doğu ve güneydoğusunda Ege Denizi yer alır. İon Denizi ve Ege Denizi’nde 3000’den fazla, kayalıklar da dikkate alınırsa 9500 civarında adaya sahiptir. Halen bu adaların 140’a yakınında sürekli yerleşim bulunur.
  • Yunanistan uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Yunanistan topraklarına ilk yerleşim M.Ö. 6000 yıllarında olmuş, Bronz Çağı boyunca üç ayrı uygarlık önem kazanmıştır. Bunlar; M.Ö. 3000 yıllarında Kykladlar, Merkezi Girit olan tüm Ege adalarını etkileyen Minos Krallığı ile M.Ö.1450 yılında kurulan merkezi Yunan anakarası olan Girit’e kadar tüm adaları etkileyen Mykenai Krallığı’dır. Ülke M.Ö. 1200 yılında karanlık döneme girmiş, M.Ö. 800 civarında şehir devletlerin ortaya çıkışı ile yeniden kültürel bir canlanma yaşanmış, Karadeniz, Suriye, Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz’de Yunan kolonileri kurulmuştur. M.Ö. 490-479 arasındaki Pers Savaş’larının ardından 479-323 yılları arasında Klasik dönem yaşanmış, bu dönem boyunca tiyatro, edebiyat, felsefe ve diğer sanat alanlarında büyük gelişme sağlanmış, Aristotle, Sokrates, Plato gibi büyük filozoflar yetişmiştir. Ancak 432-404 yılları arasında Atina şehir devleti ve müttefikleri ile Sparta şehir devleti ve müttefikleri arasında I. ve II. Peloponnesian Savaşları yapılmış, M.Ö. 404 yılında Perslerin yardımıyla Sparta Atina’yı yenmiş, Sparta’nın Atina üzerindeki egemenliği M.Ö. 371 yılına kadar devam etmiştir.
  • M.Ö. 338 yılında Atina Makedonya Krallığı’nın egemenliği altına girmiş, Büyük İskender döneminde Yunan dili ve kültürü fethedilen topraklara yayılmıştır. İskender’in ölümünden sonra Atina siyasi mücadelelerin ortasında kalmış, M.Ö. 146 yılında Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine giren Yunanistan Roma İmparatorluğu’nun kültürel merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğu'nun IV. yüzyılda bölünmesi ile uzun süre Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan Konstantinopolis - İstanbul tarafından yönetilmiş, eski önemini kaybetmiş, 1225-1456 yılları arasında bölgenin yönetiminde Kostantinapolis’i ele geçiren haçlı hanedanları rol oynamıştır. 1453 yılında Konstantinopolis’in Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmasından ardından Yunanistan toprakları 1456 yılına kadar bazı adalar dışında Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiş, 1687-1688 yılları arasında kısa bir süre Atina Venedik Cumhuriyeti’nin kontrolüne girmiştir.
  • 1821 yılında Avrupa ülkelerinin etkisiyle Yunan Bağımsızlık Savaşı başlatılmıştır. 1827 yılında Osmanlı Mısır donanmasının Navarin’de İngiliz, Fransız, Rus donanması tarafından yenilmesinden sonra 1830 yılında imzalanan Londra Anlaşması ile Yunanistan bağımsız bir krallık olarak tanınmış, Atina ve Peloponnese-Mora Yarımadası’nı içeren küçük bir alanda Yunanistan Krallığı kurulmuştur. 1877-1878 Rus - Osmanlı Savaşı sonucu Tesalya, Orta Yunanistan; 1912-1913 Balkan Savaşı sonucu Epir, Makedonya (Selanik), Girit, Kuzeybatı Ege (Midilli, Sisam) Adaları; I. Dünya Savaşı sonucu Batı Trakya Yunanistan’ın eline geçmiştir. 1918 yılında İttilaf devletleri Türkiye'nin batısını Yunanistan’a vermek istemiş, bu doğrultuda Yunan ordusu 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i ve Batı Anadolu topraklarını işgal etmiştir. Kurtuluş Savaşı ile 1922 yılında Yunan ordusu Türk topraklarından tümü ile çıkarılmıştır.
  • Bu yenilgi sonrasında ülkede iç karışıklık çıkmış, 1923 yılında yapılan bir halk oylaması ile cumhuriyet ilan edilmiştir. 1936 yılında General Metaxus dikta rejimi kurmuş, 1940 yılında İtalyan istilası Yunan ordusu tarafından durdurulmuştur. 1941-1944 yılları arasında Almanya Yunanistan’ı işgal etmiştir. 1944 yılında işgal kuvvetleri ülkeden çekilmiş, ardından ülkede iç savaş çıkmış, komünist güçler ile yönetimdeki kral taraftarları arasındaki mücadeleden ABD’nin desteği ile kral taraftarları üstün gelmiştir. 1967-1974 yılları arasında askeri rejim dönemi yaşanmış, 1976 yılında Monarşi son erdirilerek cumhuriyet rejimi kabul edilmiştir. Ülke 1981 yılında AET-günümüzde AB- üyesi olmuştur.
  • Halen Cumhuriyet’le yönetilen Yunanistan idari bakımdan 13 bölge ve 54 ile ayrılır. Aynoroz bölgesi özerktir. Anakara özelliklerine göre Atina ve Çevresi, Peloponnese- Mora; Merkez ve Batı Yunanistan; Kuzey Yunanistan olarak bölünebilir.
  • Yunanistan'ın 2001 yılı verilerine göre nüfusu yaklaşık 11 milyondur. Halkın %93’ü Yunan, %5.5’i diğer etnik gruplardan oluşur. Türkiye'ye 1923 ve 1955 mübadeleleri sırasında önemli ölçüde Türk nüfus Yunanistan’dan gelmiş, Anadolu'dan giden Rumlar ise daha çok Batı Trakya ve Tesalya'ya yerleşmişlerdir. Ülkedeki etnik gruplar arasında Makedonlar, Tosk Arnavutları, Ulahlar, Pontuslu Rumlar, Arvanitika Arnavutları, Türkler, Pomaklar, Saidî Araplar, Farslar ve Afrikalılar yer alır. Nüfusun %98’i Ortodoks, %1.3’ü Müslüman ve %0.7’si diğerleridir.Yunanistan'da halkın gündelik yaşamında din çok önemli rol oynar. Seyahatiniz sırasında tüm yerleşim yerlerinde çok sayıda küçük şapelle karşılaşabilirsiniz. Ayrıca şehirlerarası yollarda, trafik kazasında ölen kişilerin anısına, yol kenarlarına konulan, içinde Meryem Ana ikonlarının yer aldığı minyatür şapeller görebilirsiniz.
  • “1976'dan beri Yunanistan’ın resmi dili- Demotiki- Halk Yunancası’dır. Yunanca 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Hint-Avrupa dil ailesine aittir. Antik Yunanca, Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunanca'dan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca dışında sınırlı düzeyde Arnavutça, Rumence, Pomakça, Makedonca, Türkçe ve Ulahça konuşulur”.
  • Ülke topraklarının beşte dördü dağlık, diğer bölümleri ovalıktır. Ülke'nin en yüksek noktası 2917 metre ile Olimpos Dağı'dır. Bunu 2,457 metre ile Parnassos Dağı izler. Kıyıları girintili çıkıntılı olup yaklaşık 150-160 kilometre uzunluğundadır.
  • Yunanistan ekonomisi tarıma dayanır. Topraklarının % 29’una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir. Balıkçılık gelişmiştir. Ülke yeraltı madenleri bakımından çok zengin olmasına karşılık bunun ekonomiye katkısı sınırlıdır. Turizm, ülkenin en önemli gelir kaynaklarından biridir.
  • Ülkede iklim kıyı bölgelerde, iç kesimlerde ve adalarda farklılık gösterir. Adalarda ve kıyılarda Akdeniz iklimi görülür. Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde karasal iklim söz konusudur. Ülkenin kuzeyinde kışlar soğuk, yazlar daha sıcak geçer. Yunanistan anakarasına gitmek için en uygun zaman nisan sonu, mayıs ve ekim aylarıdır. Haziran ekim arasındaki dönem kalabalık, pahalı ve en sıcak dönemdir.
  • Yunanistan anakarasına; arabanızla; İstanbul veya son zamanlarda İzmir’den Atina’ya kalkan THY, Olympic Airlines, Pegasus Havayolu şirketleri ile havayolu ile; Kamil Koç otobüs şirketi ile Atina üzerinden; her akşam İstanbul’dan kalkan sabah Selanik şehrine ulaşan yataklı trenle veya Metro Turizm, Varan gibi otobüs şirketleri ile Selanik üzerinden gidebilir. Daha sonra seyahat etmeyi düşündüğünüz şehirleri otobüs, tren, araba veya bazı iç hatlarda Olympic Airlines ile seyahat ederek veya seyahat şirketlerinin düzenlediği tur programları ile gezebilirsiniz. Yunan adalarını ise gideceğiniz ada grubuna göre; Atina veya Selanik’ten uçak, Pire Limanı’ndan katamaran, feribot, özel gezi gemileri veya tur gemileri ile dolaşabilirsiniz.
  • Yunanistan’a gitmeden önce vize almanız, pasaportunuzda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti damgası bulunmaması gerekir.
  • Yunanistan anakarası güvenlidir. Ancak kalabalık bölgelerde dikkatli olmanızda yarar vardır.
  • Yunanistan anakarasında müze, sit alanları, banka ve mağazaların çalışma saatleri, mevsimlere, günlere ve şehirlere göre değişebilir. Bu konuda turizm bürolarından yardım almak en iyi yöntemdir.
  • Anakarada yemek açısından farklı seçenekler söz konusudur. Her bölgenin kendine özgü yemekleri bulunur. Adları Türk mezelerinin adlarına benzeyen, lezzet bakımından Türk mezelerinden farklı olmayan çok sayıda meze, her çeşit deniz ürünü Yunan mutfağının vazgeçilmezleridir. Sade- sketo, orta-metri veya çok şekerli-glykivastro yapılan Yunan Kahvesi (Türk kahvesi ile aynı), uzun bardaklarda getirilen sütlü veya sade buzlu kahve –café frappé, alkollü içeceklerden Çam reçinesi ile aroma eklenen sakız şarabı -Retsina ile sert rakıya benzeyen Uzo Yunanistan anakarasında en çok tüketilen içeceklerdir.
  • Yemek yerleri bakımından da çok sayıda seçenek söz konusudur. Taverna-tabepna, pastane-zakharoplasteío, mezeci-mezedopoleío, mandıra-galaktopoleío, yerel şarapların fıçısından denendiği şarap evi- oinopoleío, geleneksel yunan lokantası- estiatório, cafe -kafeneía ve uzo ile mezelerin satıldığı ouzeri farklı fiyat ve çeşitleri ile yemek yiyebileceğiniz yerlerdir.
  • Alışveriş yapmak isterseniz yerel motiflerle süslü kilimleri, Antik Yunan motiflerine sahip gümüş ve altın takıları, dekoratif seramikleri, müzelerde yer alan eserlerin reprodüksiyonlarını, Uzo, Retsina ve Yunanistan’a özgü diğer şarapları satın alabilirsiniz.
  • Aşağıda Yunanistan anakarasında gezme olanağı bulduğum Atina, Pire, Metéora, Selanik ve Kavála ile ilgili kısa bilgiler verilmektedir:

ATİNA- ATHENS

  • Atina; Yunanistan’ın güney doğusunda, Attika yarımadasında yer alır. Ülkenin başkenti ve en büyük şehridir. Ülke nüfusunun üçte biri Atina’da yaşar. Atina; denize yakın ancak deniz kıyısında olmayan, üç dağ arasında, yeşillik alanları oldukça sınırlı, estetik kaygısı olmadan eski yeni binaların bir arada bulunduğu, şehrin her köşesinden görülen özellikle gece ışıklar içinde muhteşem bir görüntüye sahip olan Akropolis-Acropolis ve Lykavittós Tepeleri ile gizemli, karmaşık trafiğe sahip, gürültülü, 24 saati dolu dolu yaşayan 4.5 milyon nüfusa sahip güzel bir şehirdir.
  • Hava yolu ile Atina’ya giderseniz şehir merkezindeki Sýntagma Meydanı’na- Plateia Syntagmatos 3 numaralı hattı kullanarak metro ile; düzenli işleyen E95 numaralı otobüsle; diğerlerine göre pahalı olan taksi ile ulaşabilirsiniz. Ayrıca havaalanından Pire Limanı’na otobüsle gidebilirsiniz.
  • Atina kısa sürede dolaşabileceğiniz, keşfedilmesi kolay bir şehirdir. Bunun için en iyi yol Sýntagma Meydanı civarında birbirine yakın mesafedeki tarihi mekanları yürüyerek dolaşmaktır. Ancak yürümekten hoşlanmıyorsanız şehri ve civarını keşfetmek için şehir turlarından; uygun fiyatlı, yolun kenarında gideceğiniz yeri söyleyerek durduracağınız veya içinde yolcu olsa bile aynı yöne gitmesi halinde sizi de alan, taksimetresinin çalıştığına dikkat etmeniz gereken taksilerden; Sýntagma Meydanı ile Plateía Omonoías- Omonoías Meydanı’ndan kalkan, yoğun saatlerde kalabalık olan, duraklara yakın gazete bayilerinden alacağınız biletle binebileceğiniz otobüs ve troleybüslerden yararlanabilirsiniz. Ayrıca şehirdeki geniş metro ağını kullanabilirsiniz.
  • Atina’nın ana meydanını; etrafı otel, büro, elçilik binaları, cafe ve bankalarla çevrili, metro istasyonunun bulunduğu Sýntagma Meydanı- Anayasa Meydanı oluşturur. Meydanda 1834-1838 yılları arasında kraliyet sarayı olarak yapılan sarı renkli Parlamento Binası bulunur. Meydanda bulunan Meçhul Asker Anıtı’nın önünde her gün saat 11.00’de geleneksel kıyafetleri ile nöbet tutan Yunan Ulusal Muhafız Ordusu Askerleri’nin- Évzones- nöbet değişim töreni yapılır.Ayrıca her ayın son pazar günü aynı saatte tören tekrarlanır.
  • Parlamento Binası’nın önünden geçen caddeden kuzeye doğru uzanan Eleftherios Venizelou Caddesi- Panepistimíou- boyunca yürüdüğünüzde St. Denis Roma Katolik Katedrali-Church of Ayios Dionysios, Yunan Akademisi, Atina Üniversitesi, Ulusal Kütüphane gibi tarihi binaları ve ünlü Attica Alışveriş Merkezi’ni görebilirsiniz.
  • Bu güzel cadde; şehrin ulaşım hattının merkezi Plateía Omonoías- Omonoías Meydanı’na uzanır. Özellikle geceleri geçmişe göre daha az güvenli olan bu meydanın yakınında Ulusal Tiyatro ve Galeri, meydandan yukarı doğru devam eden 28 Oktovrıou Patissíon Caddesi üzerinde ise Ulusal Arkeoloji Müzesi yer alır. Pazartesi 10.30- 17.00, diğer günler 8.30-15.00 saatleri arasında açık olan bu müze sahip olduğu farklı dönemlere ait tarihi eserlerle Dünyanın en iyi müzelerinden biridir.
  • Sýntagma Meydanı ile Omonoías Meydanı arasında yer alan Eleftherios Venizelou Caddesi’ne paralel uzanan diğer cadde ise Stadíou Caddesi’dir. Bu cadde üzerinde alışveriş merkezleri, iki küçük meydan ve Ulusal Tarih Müzesi bulunur.
  • Parlamento Binası’nın yan tarafındaki Vasilíssis Sofías Caddesi’nden ilerlediğinizde bu cadde ile Koumpári Caddesi’nin köşesinde, M.Ö. III. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar farklı dönemlere ve uygarlıklara ait çok değerli tarihi eserlerin sergilendiği Benáki Müzesi’ni görebilirsiniz. Yunanlı bir zenginin topladığı ve devlete bağışladığı tarihi eserlerin, onun sahip olduğu XIX. yüzyıl yapımı neoklasik bir malikanede sergilendiği muhteşem müzede Anadolu’dan toplanmış çeşitli tarihi eserleri bulabilirsiniz. Müzenin önündeki caddeden ilerlediğinizde ise Lykavittós Tepesi’nin eteklerinde yer alan şehrin en lüks bölgesi Kolonáki Bölgesi’nin ana meydanına- Plateía Filikís Etairías ulaşırsınız. Bu meydan ve çevresindeki sokaklarda yer alan şık butiklerden alıveriş yapabilir. Şık cafelerin birinde oturarak etrafınızı seyredebilirsiniz. Ayrıca Dhoúka Sokağı’ndaki Kylad Sanatları Müzesi’ni- Museum of Cycladic Art- ziyaret edebilirsiniz.
  • Şehri ve çevresini tepeden görmek isterseniz, Kolonáki bölgesinde yer alan, şehrin her yerinden görülen, etekleri yeşillik üst tarafı kıraç 277 metre yüksekliğindeki Lykavittós Tepesi’ne çıkabilirsiniz. Tepeye teleferikle veya araba ile ulaşabilirsiniz. Şehrin ve tüm çevresinin muhteşem görüntüsünü seyredebileceğiniz tepede, 1835 yılında yapılan küçük beyaz renkli Ayios Georgios Şapeli’ni, yazın konserler için kullanılan tiyatro’yu görebilirsiniz.
  • 1840 yılında kurulan Ulusal Bahçeler ise Parlamento Binası’nın arka tarafı ile Parlamento Binası’nın yanından Vasilíssis Olgas Caddesi’ne kadar devam eden 16 hektarlık bir alan içinde yer alır. Ulusal Bahçeler’deki en önemli yapı bahçelerin güneyinde halen konferans merkezi olarak kullanılan Záppeion’dur. Ulusal Bahçelerin arka tarafındaki Iródou Attikoú Caddesi’nde ise Başkanlık Sarayı bulunur. Ancak güvenlik nedeniyle halen turistlerin bu alana girmesine izin verilmemektedir.
  • Parlamento Binası önünden güneye devam eden Vasilíssis Amalías Caddesi ile Vasilíssis Olgas Caddesi’nin köşesinde 132 yılında inşa edilen Yunan ve Roma şehirlerini birbirlerinden ayıran Hadrian’s Arch- Hadrian Kapısı tüm ihtişamı ile karşınıza çıkar. Ulusal Bahçeler’in karşısındaki park alanı içinde de Zeus için yapılmış en büyük tapınak olan Olympian Zeus Tapınağı’nın kalıntılarını görebilirsiniz. 132 yılında tamamlanan tapınağın 108 sütunundan günümüze 17 metre yüksekliğinde 16 sütun kalmıştır. Tapınağın önünden geçen Vasilíssis Olgas Caddesi boyunca ilerlediğinizde Stadıou Meydanı’nda mermerden yapılan Dünyanın tek stadyumu Atina Stadyumu’nu-Panathinaikos Stadium görebilirsiniz. Arazi yapısı ile uyumlu bir şekilde inşa edilen bu dev stadyum M.Ö. 330 yılında yapılmış, yapıldığı tarihten bu yana defalarca yenilenmiştir.
  • Hadrian Kapısı’nın tam karşısındaki Melina Mercury Heykeli’nin arkasındaki sokaktan veya Syntagma Meydanı önündeki Ermou Caddesi’nin ara sokaklarından ulaşabileceğiniz Akropolis’in kuzey eteklerindeki Pláka 24 saat hareketli, her türlü hediyelik eşya alışverişi yapabileceğiniz, hareketli yunanca şarkıların çalındığı, kapılarında buzuki çalan sanatçılar bulunan, tavernalarla ve cafelerle dolu, büyük bölümü trafiğe kapalı, küçük dar sokaklardan, bu sokaklarda yer alan iki katlı, küçük perforje balkonlu neoklasik evlerden oluşan şehrin en eski bölgesidir.
  • Gecesi ve gündüzü bir başka güzel olan Pláka’da; ana cadde; bir tarafı Hadrian Kapısı’nı diğer tarafı Lysikrates Anıtı’nı gören sokağın başından, Thesíon Metro İstasyonu’na kadar kıvrılarak uzanan Adrianoú Caddesi’dir. Pláka Bölgesi’nde gezerken; sokağın yakınındaki Lysikrates Anıtı’nı ve XI. yüzyılda yapılmış Agía Aikateríni Kilisesi’ni, sokak aralarına dağılmış farklı yüzyıllarda yapılmış diğer kiliseleri, müzeleri, ana caddenin yakınında yer alan Roma dönemine ait kalıntıların yer aldığı 8.00- 19.00 saatleri arasında açık Roma Agorası’nı, Agora arazisi içinde M.Ö. I. yüzyılın ortalarında yapılan sekiz rüzgarı simgeleyen rölyef figürleri ile süslü sekizgen Rüzgar Kulesi’ni, Hadrian Kütüphanesi Kalıntıları’nı ve diğer tarihi eserleri görebilirsiniz.
  • Roma Agorası’na yakın mesafede, ana girişi Adrianoú Caddesi üzerinde yer alan, Akropolis’ten de ulaşabileceğiniz, Antik Agora bulunur. Antik Atina’nın dini, siyasi, ticari ve günlük yaşantısının merkezi olan, 10 hektar alanı kaplayan, Antik Agora’da, halen müze olarak kullanılan iki katlı Attolos Stoası en büyük yapıdır. Farklı dönemlere ait patika yollarla birine bağlanan tarihi kalıntılarla dolu bu geniş alanda, Antik Yunan tapınağı Hephaisteion hala tüm görkemi ile tepede durmaktadır. Antik Agora’yı daha iyi anlayabilmek için girişte Agora planını almanızda veya meydandaki büyük planı dikkatle incelemenizde yarar vardır.
  • Antik Agora’nın biraz ilerisinden; Ermou Caddesi’nden veya Mıtropelega Caddesi’nden ulaşabileceğiniz Monastiráki Meydanı, Monastiráki bölgesinin merkezidir. Meydan adını XVII. yüzyılda burada bulunan bir kiliseden almıştır. Pire’ye giden Monastiráki Metro İstasyonu’nun yer aldığı, Osmanlı döneminden kalan minaresiz bir cami bulunan bu meydan ve Piraeous Caddesi’ne kadar devam eden çevresindeki dar sokaklar; hediyelik eşya satan dükkanlar, yiyecek pazarı ve bit pazarı ile tanınır. Oldukça salaş bir görünüme sahip olan bu bölgede yankesicilere karşı dikkatli olmanızda yarar vardır.
  • Syntagma Meydanı’nın tam karşısındaki McDonald köşesinden başlayan Monastiráki bölgesine uzanan, bir bölümü sadece yayalara açık Ermou Caddesi, şehrin en kalabalık alışveriş caddesidir. Dükkanlarla dolu bu caddenin ortasında XVII. yüzyıl yapımı Kapnikarea Kilisesi, Chapel of Ayia Varvara ve ona bağlanan diğer sokakta Atina Katedrali yer alır.
  • Monastiráki Meydanı’nın kuzeybatısında, Ermou Caddesi ve Omónoia Meydanı’na kadar uzanan alışveriş caddesi Athinás ile kuşatılan Psyrrí; tavernalar, barlar, sanat galerileri, şarap evleri ve hediyelik eşya dükkanları ile oldukça salaş, eski, gece fazla güvenli olmayan bir bölgedir.
  • Psyrrí Bölgesi’nin yanında Ermou Caddesi’nin sonunda yer alan Kerameikós; M.Ö. XII. yüzyıldan beri var olan geçmişte daha geniş bir alana yayılan antik mezarlık alanıdır. Kent surlarını, Kutsal Kapı ile Dipylon Kapıları’nın kalıntılarını görebileceğiniz bu alanda eski mezarlardan günümüze çok az sayıda kalmıştır. Mezarlıkta göreceğiniz mezar taşları ve heykellerin orijinalleri halen Arkeoloji ve Oberland Müzesi’nde sergilenmektedir.
  • Atina’nın en görkemli yeri Acropolis- Akropolis’tir. İki farklı yerden girişi bulunan Akropolis’in ana girişine Hadrian Kapısı’ndan biraz yürüdükten sonra Dionysiou Areopagitou Caddesi üzerinden tepeye doğru tırmanan dik ve yorucu bir yolla ulaşabilirsiniz. Akropolis’te göreceğiniz ilk görkemli yapı M.Ö. 437- 432 yılları arasında yapılan Propylaia olarak bilinen anıtsal giriş kapısıdır. Kaygan, kalabalık ve dik merdivenlerle Akropolis’in ilk girişi Beule Kapısı’ndan sonra ulaşılan bu anıtsal kapının yanında; M.Ö.427-424 yıllarında yapılan Zafer Tanrıçası Athena’ya adanan küçük Athena Nike Tapınağı yer alır. Propylaia’dan sonra; restorasyon çalışmaları yıllardır devam eden, Tanrıça Athena’ya adanmış, 447-438 yılları arasında inşa edilen ancak dış süslemeleri ile yapımı M.Ö 431 yılına kadar süren muhteşem Parthenon karşınıza çıkar. Parthenon Arkaik Tapınaklarının kalıntıları üzerine, olduğundan büyük ve ihtişamlı görülmesi için farklı bir mimari teknik kullanılarak Athena Heykeli’ne ev sahipliği yapması için inşa edilmiştir. Ancak tapınak M.Ö. 480 yılında Persler tarafından yıkılmış, daha sonra kaliteli mermerler kullanılarak yeniden inşa edilmiş, VI. yüzyılda kiliseye, 1460 yılından sonra camiye dönüştürülmüş, deprem ve savaşlarla tahrip olmuş, tapınağı süsleyen heykellerin bir bölümü XIX. yüzyılın başında Londra’ya götürülmüştür. Halen bu eserler British Museum galerilerinde sergilenmektedir. Parthenon’un yan tarafında ise M.Ö 421-406 yılları arasında yapılan güney tarafında sütun yerine kadın heykelleri kullanılan Erekhtheion Tapınağı bulunur.
  • Akropolis Tepesi’nin güney tarafındaki yamaçta ise; M.Ö IV. yüzyılda yapılan Dionysus Tiyatrosu ve Atina Festivali sırasında kullanılan M.Ö II. yüzyılda yapılan Herodes Atticus Odeon yer alır.
  • Akropolis geçmiş ile bugünü bir arada görmenizi sağlayan muhteşem bir yerdir. Üç tapınağın bulunduğu tepenin her köşesinden; şehrin yeni bölümleri ile iç içe geçmiş şehirdeki tüm tarihi eserleri görebilir. Fotoğraf çekmekten yorgun düşebilirsiniz.
  • Akropolis kalabalık ve çıkışı yorucu olduğundan seyahatiniz sırasında bu alanı sabah saatlerinde veya akşamüzeri gezmenizde yarar vardır. Oldukça pahallı olan müze giriş biletini ise üzerinde yazılı olan şehrin diğer önemli tarihi alanlarına da giriş olanağı sağladığından kesinlikle atmamanız gerekir.
  • Ayrıca Akropolis’in içinden Antik Agoraya benzer şekilde buradan ana girişin dışında Akropolis’e ulaşabileceğinizi de unutmamalısınız. Akropolis’e yolu nedeniyle çıkmakta güçlük çekerseniz Akropolis’e gelen gezi otobüslerinin park ettiği alanın arkasında Akropolis’i aşağıdan tam karşıdan gören cafeden Akropolis manzaralı bir resim çekebilir. Tarihi mekana aşağıdan kısmen görebilirsiniz.
  • Akropolis’i ziyaretiniz sırasında; Akropolis’e 300 metre uzaklıkta 25.ooo metre kare alana kurulu, 2009 yılında açılan, üç katlı, cephesi cam kaplı Akropolis Müzesi’ne uğramayı unutmamalısınız. Zira Arkaik dönemden Roma dönemine kadar 4000’den fazla eserin muhteşem bir düzenleme ile sergilendiği müzede tarihi heykellerin arasında dolaşmak, Erekhtheion Tapınağı’nın sütunlarını oluşturan kadın heykelleri yakından görmek son derece heyecan vericidir. En üst katındaki camlı bölümden Akropolis’i ve şehri dört farklı yönden görebileceğiniz müze binasının dış cephesinde, zaman zaman ışık gösterileri de düzenlenmektedir.
  • Atina’nın çevresinde, Attika- Attica Yarımadası’nda; otobüs, taksi, metro, yerel şirketlerin düzenlediği günlük veya yarım günlük tur programları ile ulaşabileceğiniz çok sayıda tarihi mekan ve plaj alanı bulunur.
  • Bunlardan; Pire’den Soúnio Burnu’na kadar olan sahil bölgesi Apollo Coast- Apollo Sahili olarak bilinir. Bu bölgede güzel plajlar ve balıkçı tavernaları yer alır. Soúnio ise denizi kucaklayan kayalık bir burunda, eski bir sit alanı üzerine M.Ö. 444 yılında inşa edilmiş, Poseidon Tapınağı’nın kalıntıları ile tanınmıştır.
  • Atina’nın 10 kilometre kuzeybatısında ünlü manastır Monastery of Dafní ile Corinth Canal -Korint Kanalı yer alır. Korint Kanalı; Yunanistan’ın kuzeyini Peloponnese- Mora’dan ayırmak amacıyla 1882-1893 yılları arasında inşa edilmiş, 23 metre genişliğinde, 6.5 kilometre uzunluğunda, Corinth Golf- Korint Körfezi ile Saronischer Golf- Saronik Körfezi’ni birbirine bağlayan kanaldır. Ancak günümüzde önemini büyük ölçüde yitirmiştir.

PİRE- PIREAUS

  • Pire; Atina’nın 10 kilometre güneybatısında, Atina ile birleşmiş, 250.000 nüfusa sahip, Yunanistan’ın ana limanı ve sanayi şehridir.
  • Şehir M.Ö 450 yılında kurulmuş, Atina şehir devleti tarafından liman olarak kullanılmış, M.Ö. 86 yılında Roma İmparatorluğu döneminde tamamen yıkılmış, XIX. yüzyılda yeniden Yunanistan’ın egemenliği altına girmiş, 1834 yılında Atina’nın limanı olmuştur.
  • Şehre; pazarlık yapmak koşuyla taksi; Thiserío, Monastiráki, Omonoia Meydanı’ndaki metro istasyonlarından 1 numaralı kırmızı metro hattı ; Omonoías Meydanı ve Syntagma Meydanı'ndan geçen yeşil renkli altı dakikada bir hareket eden ekspres 040 numaralı otobüsle gidebilirsiniz.
  • Şehir üç limana sahiptir. Bunlardan metro istasyonuna 30 dakika yürüyüş mesafesinde, otobüs durağına daha yakın kuzeybatıda yer alan ana liman- Kentrikó Limáni- gezi gemileri başta olmak üzere büyük gemilerin, Girit ve bazı adalara giden feribotların yanaştığı limandır. Ana limanın bulunduğu bölgede bankalar, bilet satış ofisleri, restaurantlar, ana limana yakın mesafede şehrin alışveriş bölgesi, Şehir Meclisi Binası ve Tiyatro Binası yer alır.
  • Şehrin ikinci büyük limanı Pasalimáni- Limáni Zéas-Zéa- adalara giden hydrofoil limanı olarak kullanılır. Mikrolimano’da ise balıkçı kayıkları bulunur. Pasalimáni ile Mikrolimano arasındaki sahil barlar, cafeler, kulüplerle dolu özellikle gece çok keyifli bir alandır. Ana limandan ara sokaklarla ulaşacağınız Pasalimáni yakınında Arkeoloji Müzesi ve müzenin yakınında Zéa Tiyatrosu’nun kalıntıları yer alır. Pire yürüyerek kısa sürede gezebileceğiniz bir şehirdir.

METÉORA

  • Metéora; Kalabaka kasabası yakınında, 300 metre yüksekliğindeki kayaların üzerine birbirinden bağımsız olarak kurulmuş manastırlardan oluşan, Unesco’nun Dünya Kültür Miras Listesinde yer alan muhteşem bir yerdir.
  • Manastırlar; inziva ve Ortodoksluk'u Osmanlı egemenliğinden koruma düşüncesi ile keşişler tarafından kurulmuştur. XI. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen keşişler; önce kayaların içindeki mağaralarda yaşamış, XIV. yüzyılın ortalarından itibaren dev kayaların tepesindeki düzlüklere, düzlüklerin boyutu genişliğinde bugün dahi yapılması zor olan, gördüğünüz zaman nasıl yapıldığını anlamakta güçlük çekeceğiniz 23 manastır inşa etmişlerdir. Manastırlara ulaşım yüzyıllarca ipten yapılmış file asansörlerle sağlanmıştır. Bu asansörler günümüzde de manastırlar arası ulaşımda kullanılmaktadır.
  • XIX. yüzyılda bu manastırlardan sadece 6’sı sağlam kalmış, manastırlara ulaşım amacıyla 1920’li yıllarda merdiven ve yol yapılmıştır. Ancak günümüzde de ulaşım oldukça yorucudur. Her biri bir kayanın üzerinde olan manastırlara kıvrımlı dik bir yoldan muhteşem bir manzara eşliğinde gidilebilmekte, belli bir noktadan sonra patika yollardan yürünerek veya dik merdivenler kullanılarak ziyarete açık olan manastıra ulaşılmaktadır. Kadınların verilen uzun etekleri giymeleri koşuluyla manastırları ziyaret etmelerine izin verilmekte, manastırların ziyaret saat ve günleri değişmektedir. Manastırlardan, diğer manastırlar ve dev kayaların altındaki bölge muhteşem görülmektedir.Metéora’nın en büyük manastırı halen müze olarak kullanılan Megálo Meteóro-Metamórphosis Manastırı’dır. Benzer şekilde Aghios Stefános Manastırı da müze olarak kullanılmaktadır. Bu manastırların yanında Varlaám- Barlaam; Roussánou; Aghıos Nikoláos Anapafsás ve Aghia Triás Manastır’ları bulunmaktadır.

SELANİK- THESSALONÍKI

  • Selanik, Thermaikos Körfezi’nde yer alan yaklaşık bir milyon nüfusa sahip Yunanistan’ın ikinci büyük şehri, Makedonya bölgesinin idari merkezidir.
  • Şehir, M.Ö. 315 yılında Makedonya Kralı tarafından bugünkü Thermi’de kurulmuştur. Selanik M.Ö. 168 yılında Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, bu dönemde zenginleşmiş, 1205-1222 yılları arasında Şövalyelerin eline geçmiş, 1246-1423 yılları arasında tekrar Doğu Roma İmparatorluğu’nun, ardından 7 yıl boyunca Venedik Cumhuriyeti’nin, 1430 - 1912 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiştir.
  • XV. yüzyılda Anadolu’dan çok sayıda Türk şehre getirilmiş, 1492 yılında İspanya’dan ayrılmak zorunda kalan, Osmanlı topraklarına sığınan Sefarad Yahudileri’nin bir bölümü şehre yerleştirilmiştir. Jöntürk hareketinin geliştiği şehre, 1909 yılında II. Abdülhamit sürgün olarak gönderilmiş, 1912 yılında şehrin Yunanlıların eline geçmesi üzerine geri gönderilmiştir. 1917 yılında çıkan büyük yangında şehrin %80’i yok olmuş, 1923 nüfus mübadelesi sırasında Türkler Selanik’ten ayrılmış, onların yerine Anadolu’dan Rumlar gitmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında Alman güçleri tarafından Sefarad Yahudileri Nazi toplama kamplarına gönderilerek öldürülmüşlerdir. Böylece şehrin nüfus yapısı tümü ile değişmiştir. Osmanlı döneminden kalan evler ve eserler 1917 Yangını’ndan, daha sonra bakımsızlıktan tahrip olduğundan halen şehirde bu döneme ait sınırlı sayıda eser bulunmaktadır.
  • Selanik kısa sürede yürüyerek dolaşabileceğiniz özellikle sahili İzmir’in 20- 30 yıl önceki halini hatırlatan güzel bir şehirdir. Şehrin en güzel caddesini limandan Beyaz Kule’ye kadar uzanan, günün her saati dolu cafelerin yer aldığı Leatoros Nikis Caddesi oluşturur. Caddenin doğu sonunda yer alan şehrin simgesi Beyaz Kule 1430 yılında yapılmıştır. Pazartesi dışında 8.30-15.00 saatleri arasında açık olan, sergi alanı olarak kullanılan kulenin üst katından çevreyi seyredebilir. Güzel resimler çekebilirsiniz. Kulenin yanında deniz kenarındaki Büyük İskender’in Heykeli’ni; kulenin kara tarafındaki köşesinde ise Ulusal Tiyatro’yu görebilirsiniz. Ayrıca Ulusal Tiyatro’ya yakın mesafede bulunan Selanik ve Makedonya’daki birçok sit alanından çıkarılan değerli eserlerin sergilendiği Selanik Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
  • Şehrin en güzel meydanını kıyıdaki caddeye açılan Aristotelous Meydanı oluşturur. Her zaman kalabalık olan bu meydan bir cafede oturup şehre özgü tatlı ve tuzlu kurabiyeleri tadabileceğiniz keyifli bir yerdir.
  • Sahildeki Leatoros Nikis Caddesi ile Egnatia Caddesi arasındaki caddeler şehrin bu bölümünü daha iyi keşfedebilmeniz için gezmeniz gereken caddelerdir. Bu caddelerden meydana bağlanan Mitropoleos Caddesi ile meydana yakın Tsimiski Caddesi alışveriş caddelerdir. Ermou Caddesi üzerinde bulunan VIII. yüzyılın ortalarında yapılan 1585 yılında cami 1912 yılında tekrar kiliseye çevrilen Agia Sophia Kilisesi; Beyaz Kule’ye yakın ara sokaklardaki Navarino Meydanı’nda yer alan Roma Sarayı Kalıntıları bu bölgede görmeniz gereken önemli tarihi eserlerden bazılarıdır.
  • Aristotelous Meydanı’na bağlanan şehrin ana caddesi Egnatia Caddesi çok sayıda otel, mağaza, Roma, Bizans, Osmanlı dönemine ait eserleri görebileceğiniz, alt ve üst şehri birbirinden ayıran, batıdan doğuya doğru uzanan uzun bir caddedir. Cadde ve civarında görebileceğiniz önemli tarihi eserler arasında; caddenin yakınında alt şehir tarafında bulunan Kapalı Çarşı- Bezesten; Aristotelous Meydanı’ndan karaya doğru uzanan Odos Aristotelous Caddesi’nin cadde ile birleştiği bölgede bulunan Panayia Halkaion Kilisesi; Bay Hamamı; caddenin doğu tarafında yer alan Roma dönemine ait 303 yılında Pers Zaferi anısına yapılan üzerinde savaş sahnelerinin yer aldığı Arch of Galerius- Kamara- Zafer Takı, bunun kuzeyinde 305-311 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru Galerius’un mozolesi olarak yapılan geçmişte cami ve kilise olarak kullanılan Rotanda sayılabilir.
  • Egnatia Caddesi ile Yukarı Selanik’teki Agiou Dimitriou Caddesi arasındaki bölgede ise görebileceğiniz yerler arasında; Bay Hamamı’na yakın Antik Roma Agora Kalıntıları ve buna yakın mesafede Agiou Dimitriou Caddesi üzerinde Yunanistan’ın en büyük kiliselerinden biri, şehrin koruyucu azizi için yapılan orjinali Roma hamamı olan, farklı yüzyıllarda tahrip edilen, en son 1917 yangınından sonra yeniden inşa edilen Agios Dimitrios Kilisesi bulunur. Kilisenin üst tarafında kalan Kassandrou Caddesi ile yan tarafından yukarı doğru devam eden Agiou Nikolaou sokaklarında kültür merkezi olarak kullanılan Alazda Külliyesi bulunur. Agiou Dimitriou Caddesi üzerinde mutlaka görmeniz gereken yer ise; kiliseye yakın mesafede, caddenin doğu tarafında, Türkiye Başkonsolusluğu ile aynı bahçe içinde yer alan Atatürk’ün Evi’dir. Atatürk’ün doğduğu, çocukluğunun bir dönemini geçirdiği, belli dönemlerde kaldığı, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin bazı toplantılarının yapıldığı, bu üç katlı, bahçeli, pembe boyalı ev 10 kasım 1953 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. Evde sergilenen eşyalar İstanbul Dolmabahçe ve Topkapı Saraylarından seçilmiş, I.Balkan Savaşı’ndan sonra bir Yunan ailesinin oturduğu, zamanla tahrip olan evin tüm odaları eski biçimine en yakın şekilde düzenlenmiştir. Selanik’te bu küçük, Türkler açısından manevi değeri büyük evi gezerken duygularınıza hakim olmanız oldukça güçtür. Caddeyi doğusuna doğru devam ettiğinizde ise Selanik Üniversitesi’ne ulaşabilirsiniz.
  • Şehrin ve körfezin görüntüsünü seyredebileceğiniz yer ise; eski evler arasından, kıvrımlı dar yollardan gidebileceğiniz, yukarı Selanik bölümünde yer alan, şehri tepeden seyreden Kastra- Kale’dir.
  • Gece Yunan müziği eşliğinde güzel bir yemek yemek isterseniz Tsimiski ile Ermou Caddeleri arasında yer alan Ladadika çevresindeki sokaklarda bulunan tavernalardan birine uğramanız gerekir.

KAVÁLA

  • Kavála, Doğu Makedonya ve Trakya bölgesinde aynı adı taşıyan ilin yönetim merkezi, 56.000 nüfuslu küçük bir şehirdir.
  • M.Ö. VI. yüzyılda kurulmuş, 168 yılında Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş, 1371-1912 arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir.1923 yılında Lozan Antlaşması uyarınca Yunanistan-Türkiye arasında başlatılan Nüfus Mübadelesi’nde Kapadokya’da yaşayan yaklaşık 25 bin kişi Kavála’ya gitmiş, Osmanlı döneminde Anadolu’dan Kavála’ya getirilen Müslümanlar ise Kapadokya ve Anadolu’nun diğer yerlerine yerleştirilmişlerdir.
  • Kavála çok kısa süre içinde gezebileceğiniz küçük bir şehirdir. Şehrin ana meydanını limana yakın mesafede bulunan Plateia Eleftherias oluşturur. Liman bölgesi ve liman kenarındaki cafelerle dolu sahil yolu şehrin en güzel bölümüdür. Bu yolda yürürken dağın eteklerinde kurulmuş olan şehrin yeni bölümü ile eski bölümünü bir arada görebilirsiniz. Şehrin plaj bölgesini görmek için, denize yüzünüzü döndüğünüzde sahil yolu boyunca sağ tarafınızda kalan bölgeye yürümeniz gerekir. Plaj bölgesinde yüzebileceğiniz gibi cafeden birine oturup dinlenebilirsiniz.
  • Eski şehir-Panagia bölgesini görmek için ise; denize yüzünüzü döndüğünüzde sahil yolu boyunca sol tarafınızda kalan buruna doğru yürümeniz gerekir. Kıyıdaki balıkçı tavernalarının arasından geçtikten sonra ulaşacağınız bu bölge dar kıvrımlı sokakları, küçük cumbalı evleri ile hala Osmanlı döneminin izlerini taşır. Bu bölgeye giderken ve şehrin farklı bölgelerinde gezerken karşınıza sürekli Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış su kemerleri çıkar.
  • Eski şehir bölgesinde görebileceğiniz önemli yapılardan biri 1800-1811 yılları arasında Mısır Valisi Kaválalı Mehmet Ali Paşa’nın yaptırdığı medrese, iki mescid, bir mektep ve bir imarethaneden oluşan Külliye’dir. Külliye Mısır hükümeti tarafından kiraya verilmiş, halen otel ve restaurant olarak kullanılmaktadır. Otelin içine girerek eski külliyeden kalanları görebilir. Limana ve şehre bakan güzel bir manzara eşliğinde bir kahve içebilir veya yemek yiyebilirsiniz. Otelden biraz yürüdükten sonra karşınıza çıkan meydanda Mısır valisi Kaválalı Mehmed Ali Paşa’nın at üzerindeki Heykeli hemen gözünüze çarpar. Burada bulunan Mehmed Ali Paşa’nın doğduğu ev, daha sonra onarılarak müze haline getirilmiştir. 1530 yılında İbrahim Paşa tarafından yaptırılan cami ise minaresi kaldırılarak, 1926 yılında Agios Nikolaos Kilisesi’ne dönüştürülmüştür.
  • Oldukça yorucu dik yokuş sokaklardan, Halil Bey Cami’ni gördükten sonra eski evlerin arasından ulaşabileceğiniz Kavála Kalesi ise şehrin ve limanın manzarasını en güzel görebileceğiniz yerdir. Kavála’da denize girmek için şehrin içindeki plaj bölgesini veya feribot veya hızlı feribotla kısa sürede ulaşabileceğiniz temiz, güzel koylara sahip Taşoz Adası’nı tercih edebilirsiniz.

(~) Harita, http://www.greek-islands.us/map-greece/greece-map.gif adlı siteden alınmıştır.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[*] Bu yazı iki defa seyahat etme olanağı bulduğum Yunanistan anakarası ve adalara yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, rehberlerden edindiğim bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak üç bölüm halinde yazılmıştır:

- Atatürk Evi, Koç Vakfı Yayını.
-Athens, The City of Intellect and Democracy, Michael Toubis Publications S.A., 2006, ISBN 960-540-679-9.
-Berlitz, Yunanistan, Cep Rehberi, Dost Kitabevi, 2006, ISBN 975-298-235-2.
-Deniz İnceoğlu,”Kapadokya’nın Karşı Kıyıdaki Kardeş Şehri Kavala”, Hürriyet- Seyahat, 22.06.2009.
-Dk, Eyewitness Travel, Greece: Athens& The Mainland, 2007, Dorling Kindersley Lmt, London, A Penguin Company, 2007, ISBN, 978-1-40531-971-3 (Kitabı Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’da bulunan Remzi Kitabevi’den, bu kitabevinin bulunmadığı yerlerde
post@remzi.com.tr adresinden sipariş vererek satın alabilirsiniz).
-Demetrios Papastamos, The Acropolis, The Archeaeological Site And The Museum, Olympic Color.
-Greece, History, Archaeology, Tourism, Rekos lmt, ISBN 960-358-188-7.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Yunanistan
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Yunanistan
http://tr.wikipedia.org/wiki/Selanik
-Saffet Emre Tonguç, “Şehri Akropolis’ten Kuşbakışı Seyredin, Kahvenizi Kolonaki Meydanı’nda Yudumlayın”, Hürriyet – Seyahat, 29.12.2008.

-Serhat Öztürk, “Yaz Başında Selanik”, Hürriyet- Seyahat, 08.06. 2009.

Salı, Eylül 29, 2009

Yunanistan - II: "Yunan Adaları"

Yunanistan - II: "Yunan Adaları"
Prof.Dr. Aysen TOKOL
  • Yunanistan; Ion Denizi ve Ege Denizi’nde 3000’den fazla, kayalıklar da dikkate alınırsa 9500 civarında adaya sahiptir. Halen bu adaların 140’a yakınında sürekli yerleşim bulunur. Adalar; tarihleri, yüzey şekilleri, iklimleri, mimari özellikleri, yaşam tarzları yönünden birbirinden tamamen farklı özelliklere sahiptir.
  • Yunan adaları bulundukları bölgeye göre yedi grupta toplanır. Bunlar Ion Adaları, Argo- Saron Adaları, Sporadlar ve Èvvoia, Doğu Ege Adaları, Oniki Adalar, Kykladlar ve Girit şeklinde sıralanabilir.
  • İon Adaları Yunanistan anakarasının batı kıyısında Ion Denizi’nde yer alır. Zeytin ve selvi ağaçları ile kaplı bu adalarda Batı Avrupa etkisi görülür. Korfu, Paksoi, Levkás, İtháki, Kefallinıa, Zákinthos bu grupta yer alan adalardır.
  • Argo Saron Adaları Pire ve Atina’ya en yakın mesafede olan adalardır. Bu gruptaki adalar arasında Salamis, Aíyina, Póros, Ídhra, Spétsei, Kíthira sayılabilir.
  • Muhteşem doğası ile Sporadlar ve Èvvoia Adaları Yunanistan anakarasına yakın adalardır.
  • Birbirinden farklı özelliklere sahip Doğu Ege Adaları, Kuzeydoğu Ege’de yer alırlar. Bu adalar arasında Thásos, Samothráki, Limnos, Lésbos- Midilli, Khios- Sakız, İkaría, ve Sámos bulunur.
  • Oniki Adalar Türkiye sahilleri boyunca dizilmişlerdir. Pátmos, Lipsos, Léros, Kálimnos- Kilimli, Kos- İstanköy, Astipálaia, Nisyros, Tílos, Sími- Sömbeki, Rodos, Khálki, Kastellórizon, Kárlar, Pathos bu grupta yer alan adalardır.
  • Çoğu kayalık ve çorak olan, geleneksel mimarileri nedeniyle beyaz adalar olarak bilinen Kykladlar, turistlerin en fazla ziyaret ettiği ada grubudur. Bu adalar Àndros, Tinos, Mikonos, Delos, Siros, Kéa, Kíthnos, Sérifos, Sífnos, Páros, Náksos, Amorgós, Íos, Síkinos, Folégandros, Mílos, Santoríni şeklinde sıralanabilir.
  • Adaların bir bölümüne Türkiye’den deniz yolu ile ulaşmak olasıdır. Örneğin Lésbos- Midilli Adası’na Ayvalık’tan; Khios-Sakız Adası’na Çeşme’den; Samos Adası’na Kuşadası’ndan; Kos- İstanköy Adası’na Bodrum ve Didim’den; Rodos’a Marmaris, Fethiye ve Bodrum’dan kalkan feribotlarla veya katamaranla Yunanistan vizesi almak koşuluyla günlük veya birkaç günlük gidebilirsiniz. Ayrıca seyahat şirketlerinin düzenlediği bir hafta veya daha kısa süreli, karada konaklamalı veya konaklamasız gemi turları ile adaları ziyaret edebilirsiniz. Tur programlarında gezilen ada sayısını ve adalarda kalma süresini yeterli görmüyorsanız Atina aktarmalı olarak bazı adalara uçakla gidebilir. Yunanistan seyahatiniz sırasında Atina ve Selanik’ten havayolu ile veya deniz yolu ile Pire Limanı’ndan ulaşabilirsiniz. Ayrıca bazı adalar arasındaki feribot bağlantılardan yararlanarak istediğiniz adaları olaşabilirsiniz. Feribot, katamaran, hydrofoil veya Yunanistan Pire Limanı’ndan kalkan özel şirketlerin düzenlediği tekne turlarına katılarak çok sayıda adayı gezebilirsiniz.
  • Adalar içindeki ulaşımda ise tarifelerini öğrenerek otobüsleri, taksileri, taksi veya dolmuş tekneleri, taksi kamyonetleri, motorsiklet veya bisikleti, bazı adalarda katırları gemi turları dışında seyahat ediyorsanız seyahatiniz öncesi kiralayacağınız araba veya cipleri kullanabilirsiniz. Ayrıca birçok adada bulunan seyahat şirketlerinin düzenlediği içeriği farklı turlardan da yararlanabilirsiniz. Adaların bir bölümünde taksi ile anlaşarak adayı yarım günlük veya tam günlük bir programla kısa sürede dolaşabilirsiniz. Ancak bazı adalarda taksi sayısı sınırlı olduğundan taksi bulmakta güçlük çekebilirsiniz. Adalar arası ve ada içindeki ulaşımda mayıs ekim ayları arasında seferler genelde düzenlidir. Ancak bu ayların dışında ulaşım olanakları sınırlıdır.
  • Adalarda genelde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağmurlu geçer. Ancak her adanın iklimi farklıdır. Örneğin; Oniki ada, Kykladlar ve Girit’te haziran ve eylül ayları arasında meltem adı ile bilinen bir rüzgar eser. Bu nedenle hangi adayı seyahat etmeyi düşünüyorsanız seyahatiniz öncesi bu adanın hava durumunu öğrenmenizde yarar vardır. Ayrıca adaları yaz aylarında seyahat etseniz bile geceleri hava genelde serinlediğinden; feribot, tekne veya gemi seyahatiniz sırasında havalandırmadan kaynaklanan nedenlerle gereksinim duyacağınızdan; yanınızda mutlaka kalın bir kazak veya şal, yağmura karşı şemsiye ve yağmurluk bulundurmanızda yararlı vardır. Adalara seyahat etmek için en uygun aylar mayıs ve ekim aylarıdır. Temmuz, ağustos aylarında özellikle turistik adalar çok kalabalıktır.
  • Adalarda dil olarak Yunanca konuşulur. Turistik adalarda İngilizce bilen kişi sayısı fazla olduğu için dil sorunu yaşamazsınız.
  • Adalar farklı bütçe olanaklarına hitap eden çok sayıda konaklama seçeneğine sahiptir. Ancak tüm konaklama tesisleri her mevsim açık değildir. Seçeneklerin bol olduğu yüksek sezonda ise turistik adalarda konaklama yeri bulmakta sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bu nedenle seyahate çıkmadan önce bir seyahat şirketi aracılığıyla rezervasyon yaptırmanız yararlı olur. Rezervasyon yaptırırken de C grubu (iki yıldız) üstü, B (üç yıldız) veya A (dört yıldız) grubu olmasına özen göstermelisiniz.
  • Adalarda geçerli para birimi Euro’dur. Kredi kartı genelde geçerlidir. Ancak yaz sezonu banka ve ATM’ler çok kalabalık olduğu ve bazı küçük yerlerde kart kullanma alışkanlığı bulunmadığı için nakit bulundurmanızda yarar vardır.
  • Adalarda müze, kilise, banka, dükkan, sit alanlarının açılış ve kapanış saatleri bazen otobüs hareket saatleri adalıların siesta alışkanlıkları nedeniyle gün içinde değişebilmektedir. Genelde tüm adalarda sabah 8.00 veya 9.00 da başlayan çalışma saatleri öğlen saat 14.00 veya 14.30 ‘da sona ermekte, 17.00 veya 17.30’dan sonra yeniden başlamakta, 20.00’e kadar veya daha uzun olabilmektedir. Saatler adalara göre farklılık gösterebilmektedir. Müze ve sit alanları genelde pazartesi günü kapalıdır. Bu nedenle adalardaki turizm bürolarından çalışma saatleri konusunda bilgi almanızda yarar vardır.
  • Adalarda yemek tam bir keyiftir. “Her ada grubunda adanın coğrafi özellikleri ve tarihini yansıtan bir yemek kültürü bulunur. İon Adaları’nda yemeklerin çoğu Venedik Döneminin etkisiyle makarna ağırlıklıdır. Kayalık Kykladlar’ın yemekleri ağır, Oniki Ada ve Doğu Ege Adaları’nın yemekleri deniz ürünleri ağırlıklıdır. Girit mutfağında Osmanlı etkisi hissedilir.”
  • Seyahat edeceğiniz her adanın sokaklarında çok sayıda farklı menülere sahip, taverna-tabepna, pastane-zakharoplasteío, mezeci-mezedopoleío, mandıra-galaktopoleío, yerel şarapların fıçısından da denendiği şarap evi- oinopoleío, geleneksel yunan lokantası- estiatório, cafe -kafeneía ve uzo ile mezelerin satıldığı ouzeri gibi yemek yiyebileceğiniz yerlerle karşılaşırsınız. Bu yiyecek yerlerinin her birinde birbirinden lezzetli yiyecekler bulabilir. Kimi basit, kimi çok sevimli, kimi daha lüks döşenmiş bu mekanlarda büyük bir keyifle yemek yiyebilirsiniz.
  • Adalarda; adalıların yaptığı gibi Yunan kahvesi- (Türk Kahvesi ile aynı) eşliğinde peksimet ve kurabiyelerle hızlı bir kahvaltı yaparak güne başlayabilir. Öğlen ve akşam yemeklerini sakin bir şekilde keyifle yapabilirsiniz. Adalılar gibi sebzelerden, çeşitli otlardan veya ahtapot, kalamar gibi deniz ürünlerinden yapılan, zeytinyağın bol kullanıldığı, çoğunlukla içine yoğurt ve sarımsak eklenen her adanın kendine özgü birbirinden nefis Türk mezelerine benzeyen mezeleri ile öğüne başlar. Et, deniz ürünleri veya sebze yemekleri ile yemeğinize devam edebilirsiniz. Meyve tabağının ardından öğlen ve akşam yemeklerinden sonra adalılar gibi bir pastaneye giderek çeşit çeşit tatlılardan birini tadabilir. Daha sonra bir cafeye giderek sade- sketo, orta-metri olarak belirtmezseniz çok şekerli-glykivastro olarak gelen Yunan Kahvesini veya uzun bardaklarda getirilen sütlü veya sade buzlu kahveyi –café frappé içebilirsiniz. Mezenize İon, Girit, Doğu Ege Adaları’nın içimi hoş, bütçenize göre farklı kalitedeki şaraplarının eşlik etmesi bir ada yemek geleneğidir. Çam reçinesi ile aroma eklenen Retsina-sakız şarabı ile sert rakıya benzeyen Uzo Yunanistan anakarası gibi adalarda da en çok tüketilen alkollü içkilerdir.
  • Alışveriş yapmak isterseniz adaların çoğunda deriden yapılmış çeşitli giyim eşyalarını, Antik Yunan motiflerine sahip gümüş ve altın takıları, dekoratif seramikleri, süslü şık tespihleri, müzelerde yer alan eserlerin reprodüksiyonlarını, Uzo, Retsina ve her adaya özgü şaraplardan satın alabilirsiniz.
  • Adalarda tarihi ve turistik yerleri gezebilir. Bazı adalarda dağ sporu, tümünde çeşitli deniz sporları yapabilir. Bazı adalarda çılgın gece eğlencelerine katılabilir. Bazılarında sakin bir tatil geçirebilir. Kimi kumlu, kimi taşlı plajlarda mavi temiz deniz sularında gönlünüzce yüzebilir. Seçenekleriniz doğrultusunda keyifli bir tatil geçirebilirsiniz. Ancak adalar genelde güvenli olmakla birlikte yankesicilere karşı dikkatli olmanızda yarar vardır.
  • Aşağıda gezme olanağı bulduğum Rodos, Santoríni, Míkonos ve Girit hakkında kısa bilgiler verilmektedir:

RODOS

  • Rodos Adası, oniki adanın en büyüğü ve en doğuda olanıdır. Marmaris limanına 43, Fethiye limanına 77 kilometre uzaklıktadır. Yüzölçümü 1.398 kilometre kare, 2004 yılı itibariyle nüfusu 130.000 kişidir. Oniki adanın yönetim merkezidir.
  • Adaya; Marmaris Limanı’ndan sadece yazın her gün kalkan 50 dakika süren Katamaran veya yaz kış kalkan iki saat süren hızlı feribotla, haftanın belli günleri sefer yapan arabalı feribotla (http://www.fethiyerental.com/?a=1&lang=2&Cat=112), Fethiye Limanı’ndan aylara göre değişen günlerde kalkan, 90 dakika süren feribotla (http://www.olymposyachting.com/tr/feribot/fethiye_rodos.asp), Bodrum Limanı’ndan (http://www.olymposyachting.com/tr/feribot/bodrum_rodos.asp) Haziran ayından itibaren her gün kalkan, 2 saat 15 dakika süren feribotla, adaları dolaşan gemi turları veya Atina ve Selanik’ten kalkan veya Girit, Santorini ve bazı Yunan adalarından kalkan uçaklarla, Pire Limanı’ndan katamaran, feribot veya hydrofoil ile ulaşılabilirsiniz.
  • Rodos; coğrafi açıdan dağlık bir adadır. Adanın güneybatısından başlayan dağlar adanın kuzeydoğusuna kadar uzanır. Atavyros Dağı 1.215 mt.yüksekliği ile adanın en yüksek noktasını oluşturur. Ada; bitki örtüsü bakımından Türkiye'nin batı kıyılarına benzer. Rodos; sürekli esen meltem rüzgarı nedeniyle oldukça ılıman bir iklime sahiptir. Nem oranı düşüktür.
  • Adanın tarihi diğer Yunan şehirleri gibi mitolojiye dayandırılır. Geçmişi neolitik döneme kadar uzanan adaya M.Ö. XVI. yüzyılda Minoslar, XI.yüzyılda Dorlar gelmiştir. Dorlar döneminde Lindos, Ialysos ve Kámerios şehirleri kurulmuştur. Roma dönemine kadar refah içinde olan bu üç şehir devlet Pers istilasının ardından, M.Ö. 478 yılında Atina Birliği'ne bağlanmıştır. M.Ö.431 yılında Peloponnesian Savaşları sırasında şehir devletleri tarafsız kalmış, M.Ö.408 yılında da üç şehir devleti yeni bir devlet oluşturmuş, Rodos şehrini başkent olarak kurmuşlardır. M.Ö.357 yılında ada Karyalılar'ın, M.Ö.340 yılında Persler'in, M.Ö.332 yılında Makedonyalı Alexander III’ ün Persleri yenmesinden sonra Roma İmparatorluğunun bir parçası olmuştur. Alexander III’ün ölümünden sonra ada onun generalleri arasındaki çatışmanın ortasında kalmış, M.Ö. 164 yılında Roma ile anlaşma yaparak bazı imtiyazlar elde etmiş ancak Roma politikaları nedeniyle bu imtiyazlarını kaybetmiştir. I. Yüzyılda adada Hıristiyanlık yayılmış, 297 yılında Doğu Roma dönemi başlamıştır.
  • Ada; 1306 yılında Hospitalier Şövalyeleri tarafından Cenevizli bir korsandan satın alınmış, Şövalyeler 1309 yılında yönetimi ele geçirmişlerdir. Hospitalier Şövalyelerinin geçmişi XI. yüzyılda Amalfili tüccarların kurduğu St. Jean Şövalyeleri Tarikatı’na dayanmaktadır. Şövalyeler papa tarafından Kudüs’te kutsal mezarı koruma, hasta ve yardıma muhtaç hıristiyan hacıları bakmakla görevlendirildiklerinden Hospitalier -hastabakıcı adı ile de anılmaktadırlar. İlk haçlı seferinden sonra askeri bir örgüt haline gelen şövalyeler 1291 yılında Kudüs’ün alınmasından sonra Kıbrıs’a gelmişler. Daha sonra Rodos’a yerleşmişlerdir. Şövalyelerin egemenliğinde altında Rodos büyük önem kazanmış, Rodos'la birlikte ona komşu diğer adalara da sahip olan Şövalyeler, Anadolu sahillerini 1344-1403 yılları arasında ele geçirmişlerdir. Şövalyeler 1415 yılında Bodrum'a yerleşmişler. Burada dönemin en iyi korunan kalelerinden birini inşa ederek Anadolu kıyılarında önemli bir üsse sahip olmuşlardır. 1522 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Rodos’u ele geçirmesi üzerine Rodos Şövalyeleri Rodos ve Bodrum’u terk ederek Malta Adası’na gitmişlerdir. Ada yaklaşık 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmıştır. 1912 yılında Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos İtalya tarafından işgal edilmiş, 1948 yılında Yunanistan'a katılmıştır. Adada halen 2500 civarında Türk yaşamaktadır.
  • Rodos Adası’ndaki en büyük yerleşim adanın kuzey ucunun sonunda yer alan Rodos Şehridir. Adada Rodos şehri dışında Koskinoú, Faliráki, Arkhángelos, Líndos, Triánda, Paradisi, Afántou gibi küçük köyler ve tatil beldeleri bulunur.
  • Rodos Şehri eski ve yeni şehirden oluşur. Şehrin en güzel bölümü Eski Şehir bölümüdür. Eski Şehir; uluslararası veya adalar arası büyük feribotlarla dolu Rodos Ticari Limanı’nın tam karşısındadır. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Eski Şehrin çevresi hendeklerle ve 4 kilometre uzunluğunda, 12 metre kalınlığında, 11 giriş kapısı bulunan iç içe iki sıra surla çevrilidir. Bu muhteşem surlar salı ve cuma günleri saat 14.45’de Büyük Üstadlar Sarayı’ndan başlayan rehberli turla gezilebilmektedir.
  • Bulunduğunuz bölgeye göre farklı giriş kapılarından girebileceğiniz eski şehrin ana meydanı; deniz tarafındaki ikiz kuleli Deniz Kapısı’nın arkasında kalan, ortasında ortaçağdan kalma küçük bir çeşme bulunan Plateía İppokrátaous-İppokrátaous Meydanı’dır. XV. yüzyıldan kalan binalar, cafe ve tavernalarla çevrili olan bu canlı meydan farklı yönlerden gelen sokakların kavşak noktasıdır. Meydanın bir tarafı Musevi Mahallesi diğer tarafı Hora’dır.
  • Musevi Mahallesi’nde görmeniz gereken en önemli yapılar; İppokrátaous Meydanı’nın devamında yer alan, ortasında siyah üç bronz deniz atının bulunduğu bir çeşme bulunan Evreon Martyron Meydanı’nın- Yahudi Şehitler Meydanı- yakınındaki XV. yüzyıl St. Panteleimon Kilisesi ile Our Lady of Victory Kilisesi’nin kalıntılarıdır. Musevi bölgesinde oturanların bir bölümü II. Dünya Savaşı sırasında gönderildikleri Auschwitz Kampı’nda öldürüldüklerinden bu kişilerin anısına meydandaki çeşmenin yan tarafına siyah mermerden bir anıt dikilmiştir. (Gemi turu ile geldi iseniz ticari limanın tam karşısında yer alan kapıdan girdiğinizde ulaşacağınız bölge Musevi Mahallesidir).
  • İppokrátaous Meydanı’nın diğer tarafındaki Hora Mahallesi ise; farklı yapı tarzlarındaki evlerin, dar sokakların, küçük meydanların, İppokrátaous Meydanı’ndan başlayan Sokrátous Caddesi’nin yer aldığı, Osmanlı döneminden kalan bir çok tarihi eserin bulunduğu bölgedir. Bu bölgedeki Osmanlı eserleri arasında meydana yakın İbrahim Paşa Cami, mahallenin ara sokaklarında kalan Recep Paşa Cami, Mustafa Cami, Türk Hamamı, halen bar olarak kullanılan Saat Kulesi, şövalyelere karşı elde edilen zafer onuruna yapılmış pembe kubbeli Süleyman Cami, caminin çaprazında içinde birçok Osmanlı elyazmasının bulunduğu Osmanlı Kütüphanesi sayılabilir.
  • Dükkanların saat 13.00-17.00 arasında kapalı ancak gece geç saatlere kadar açık olduğu eski şehrin ana caddesi Sokrátous Caddesi canlı ve kalabalık bir caddedir. Hediyelik eşya dükkanları, cafelerle dolu bu caddede Rodos’a özgü gümüş takılar ve çeşitli hediyelik eşyalar satın alabilir. Caddedeki cafelerde oturabilirsiniz.
  • Eski şehrin en ilginç bölümü Kollakhium- Şövalyeler Bölgesi’dir. Bölge Şövalyeler Sokağı- Odos İppotón ile Büyük Üstadlar Sarayı’ndan oluşur. İppokrátaous Meydanı’na çok yakın mesafede Sokrátous Caddesi’ne paralel uzanan Şövalyeler Sokağı her iki tarafında gotik tarzda yapılmış, kalenin farklı bölgelerini korumakla görevli 7 farklı ulustan şövalyelerin toplandığı, dış cephelerinde armaları bulunan hanlarının sıralandığı, iki yerden kemerli geçit ve köprü ile birbirine bağlanmış muhteşem bir sokaktır. Sokağın meydana yakın güney tarafında yer alan muhteşem Şövalyeler Hastanesi halen değerli eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Onun karşı tarafında yer alan Dekoratif Sanatlar Müzesi’nde Lindos Seramikleri ile geleneksel Rodos ev yaşantısı sergilenmektedir.
  • Şövalyeler Bölgesi’nin merkezi olan Büyük Üstadlar Sarayı, VII. yüzyılda yapılan Bizans kalesinin XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde düzenlenmesi sonucu oluşturulmuştur. Şövalyelerin yönetim merkezi olan bina 1856 yılında büyük bir patlama sonucu yıkılmış, daha sonra Mussolini ve Kral III. Vittorio Emmanuel’in kullanması için İtalyanlar tarafından 1937 yılında restore edilmiştir. Bu muhteşem sarayın iç kısmında Kos’dan getirilen mozaikler ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinden getirilen mobilyalar hemen gözünüze çarpar. İçi gibi görkemli olan sarayın avlusu heykellerle süslüdür. Sarayda Ortaçağ ve Antik Rodos Sergilerini görebilir. Geceleri yapılan ışık ve ses gösterisinde XVI. yüzyıldaki Osmanlı kuşatmasını izleyebilirsiniz.
  • Şövalyeler Sokağı yakınındaki Symis Meydanı’nda ise Aphrodite Tapınağı’nın kalıntılarını görebilir. Sanat Galerisi’ni ziyaret edebilirsiniz. Meydan, Nea Agora –Yeni Market tarafındaki Özgürlük Kapısı’na yakın olduğundan buradan yeni şehir bölgesine gidebilirsiniz.
  • Şehrin kale duvarları dışında kalan Yeni Şehir bölümünde lüks malların satıldığı çok sayıda alışveriş merkezi bulunur. Yeni Şehirde görülecek yerlerin başında Eski Şehir’le Mandraki Limanı arasında yer alan Néa Agora- Yeni Çarşı kubbeli giriş kapısı ile hemen dikkatinizi çeker. Çarşı; dükkanlar ve cafelerle dolu canlı bir alandır.
  • Yeni Şehrin ana meydanı Yeni Çarşı’nın arka tarafında bulunan Plateia Rimini’dir. Turizm ofisleri, otobüs durakları, taksi durağı meydanda veya onun civarındadır.
  • Yeni Çarşıya yakın, Ticari Liman’dan sahil boyunca yürüdüğünüzde 10 dakikalık mesafede bulunan Mandráki Limanı ise özel yatlar, küçük feribotlar, hydofoil ve gezi teknelerinin bulunduğu hareketli bir limandır. Limanın girişinde biri dişi ve biri erkek iki bronz geyik heykeli hemen dikkatinizi çeker. Bu heykeller Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Rodos Heykeli’nin yerine inşa edilmiştir. Rodos Heykeli M.Ö. 305 yılında Güneş Tanrısı Helios için yapılmıştır. 32-40 metre yüksekliğinde olduğu tahmin edilen bu dev heykel 12 yılda tamamlanabilmiştir. Efsaneye göre limana giren gemiler bu dev heykelin ayaklarının arasından geçerek limana girmişlerdir. Heykel M.Ö. 227 yılında büyük bir deprem sonunda yıkılmıştır.
  • Halen Mandráki Limanı’nın deniz tarafında üç yel değirmeni ve deniz feneri olarak kullanılan XV. yüzyıl yapımı St. Nikolas Kalesi yer alır. Limanın kara tarafında ise İtalyanlar tarafından 1920’li yıllarda yapılan mahkeme, belediye sarayı ve ulusal tiyatro bulunur. Evangelismoú Kilisesi, Çeşme, Hükümet Binası, Murat Reis Cami, Osmanlı Devlet Mezarlığı liman ve civarında görebileceğiniz önemli tarihi eserlerdir.
  • Limanın kenarındaki Plateia Eleftherías Caddesi’nden kuzeye doğru yaklaşık 20 dakika yürüdüğünüzde adanın en güzel plajlarından biri olan Elli Plajları’na, ardından Akvaryum’un bulunduğu Hidrobiyoloji Enstitüsüne ulaşabilirsiniz.
  • Yeni Şehrin batısında yer alan, limandan oldukça uzak bir mesafede olan Smith Tepesi şehir manzarasını en güzel görebileceğiniz yerdir. Tepede İtalyanlar tarafından restore edilmiş M.Ö. II. yüzyıla ait stadyumu, tiyatroyu, Pyhian Apollon Tapınağı’nın dört sütununu ve diğer tapınak kalıntılarını görebilirsiniz. Bu bölgeye Plateia Rimini Meydanı’ndan kalkan 5 numaralı şehir otobüsü ile ulaşabilirsiniz.
  • Rodos şehrinin dışında kalan adanın diğer bölümlerini Yeni Şehirden araba veya motosiklet kiralayarak gezebilir. Yeni Çarşının arkasındaki Plateia Rimini Meydanı’ndaki Doğu Tarafı Otobüs Durağı’ndan Faliráki ve Líndos’a giden otobüslere, Yeni Çarşının yanındaki Batı Tarafı Otobüs Durağı’ndan Antik Kámerios’a giden otobüslere binebilirsiniz. Plateia Rimini Meydanı’nda ve şehrin diğer yerlerinde bulunan turizm ofislerinden otobüs seferleri ile ilgili bilgi alabilirsiniz. Taksi de zaman kaybını önleyen iyi bir seçenektir. Plateia Rimini Meydanı’nın doğusunda yer alan ana taksi durağındaki taksilerle şehrin içini ve çevresine uygun fiyata gezebilirsiniz. Ancak taksilerin tıpkı dolmuşlar gibi aynı yöne yolcu aldığını, taksilere sadece taksi duraklarından binilebileceğinizi unutmamalısınız.
  • Adada görebileceğiniz yerler arasında; Rodos şehrinin on kilometre güneyinde geleneksel Rodos evlerini görebileceğiniz Koskinoú Köyü yer alır. Şehrin 15 kilometre güneyinde, limandan kalkan bir taksi ile 30 dakikada ulaşabileceğiniz uzun kumsalı, çeşitli spor olanakları, eğlenceli hayatı ile adanın en güzel tatil beldesi olan Faliráki bulunur. Buradan teknelerle başta Ladikó Koyu olmak üzere birçok küçük koyu keyifle gezebilirsiniz. Şehrin 15 kilometre güneybatısında Antik İalyssós şehrinden kalan bazı kalıntıları; orman içindeki Moni Filerímou’da İtalyanlar tarafından restore edilmiş eski dini yapıları görebilirsiniz. Şehrin 26 kilometre güney batısında dar ağaçlık bir vadi olan Petaloúdes- Kelebekler Vadisi yaz aylarında uçuşan binlerce kelebeği görmek için gelen turistlerle doludur. Şehrin 33 kilometre güneyinde ise bazı geleneksel el ürünleri ile tanınan adanın en büyük köyü Arkhángelos bulunur. Şehrin 36 kilometre güneybatısında otobüsle 20 dakika ulaşabileceğiniz Antik Kámerios Şehri’nde III. ve VI. yüzyıla ait şehir kalıntılarını görebilirsiniz.
  • Rodos şehrinin 52 km güneydoğusunda ise M.Ö. 2000 yılında kurulan adanın en güzel antik köyü olan Líndos yer alır. Otobüs veya taksi ile veya Mandraki Limanı’ndan sabah saat 9.00 da kalkan akşamüzeri saat 18.00 de dönen tur tekneleri ile ulaşılabileceğiniz Lindos, Líndos Akropolisi’nin altındaki bir alanda kurulmuş 700 kişinin yaşadığı bir köydür.
  • Köye arabaların girişi yasak olduğu için köyün girişi ile köy meydanı arasındaki ulaşım sürekli çalışan akülü otobüs ile sağlanmaktadır. Küçük bir meydana sahip olan köyde gireceğiniz her sokak meydana ulaştığından kaybolma olasılığınız söz konusu değildir. Lindos; labirent gibi sokaklara sıralanmış, taş, sardunyalarla süslü, siyah beyaz mozaiklerle kaplı avlulara sahip beyaz XVII. yüzyıl zengin denizci evleri; meşhur Líndos Seramikleri başta olmak üzere çeşitli hediyelik eşya satan dükkanlarla dolu çarşısı ile küçük bir yerdir. Yazın çok kalabalık olan köyün merkezinde tarihi Çan Kulesi ile Bizans dönemine ait bir kilise bulunur.
  • Köyün en ihtişamlı bölümü yürüyerek veya katırla gidebileceğiniz 125 metre yükseklikte bir tepede bulunan Líndos Akropolisi’dir. Akropolise çıkan merdivenler dik, ancak fazla yorucu değildir. Dantel satan kadınlarla dolu 300 basamağı tırmandığınızda XIII. yüzyılda Rodos Şövalyeleri tarafından yapılmış kale burçları içinde; M.Ö.IV. yüzyılda yapılan Athena Tapınağı’ndan kalan sütunları, III. yüzyılda yapılan Dorik stoa kalıntılarını, XIII. yüzyılda yapılan kiliseyi, M.Ö. 200 yılından kalan sütunları görebilirsiniz. Líndos Akropolisi ve Akropolis’ten görülen köy ve deniz manzarası çok güzeldir. Köyün ana kumsalı dışında kumsala bir patika ile bağlı Pallás Kumsalı, köye yakın mesafede yer alan Lárdos Koyu yüzmek için ideal alanlardır.

SANTORÍNİ

  • Santoríni, Kyklad Adaları grubunda yer alan 78 kilometrekare yüzölçümüne,13.000 kişilik nüfusa sahip, 13 köyden oluşan küçük bir adadır.
  • Ada uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Adaya ilk olarak M.Ö. 3000 yılında Girit Adası’ndan gelen Minos’lular yerleşmiş, bu dönemde Akrotíri büyük bir ticaret merkezi olmuştur. Minos’lular, adaya, burada bulunan volkanın şeklinden dolayı yuvarlak anlamına gelen Strogyle adını vermişlerdir. Bu volkan, MÖ 1450 yılında patlamış, adanın ortasında Caldera adı verilen, 83 kilometre kare büyüklüğünde bir alanı kaplayan krater oluşturmuş, adadan geriye sadece hilale benzer şekli ile bugünkü Santorini ile Aspronisi kalmıştır. Adadaki patlama sırasında oluşan dev dalgalar, Girit’e kadar ulaşmış ve bazı bilim adamlarına göre Minos Krallığını ortadan kaldırmış bazılarına göre zarar vermiştir. M.Ö. 236 yılında Thirasia anakaradan ayrılmış, M.Ö. 197 yılında Palaiá Kaméni oluşmuştur. Santorini’nin güney sahili 1570 yılında yeniden yıkılmış, 1707 depremi Néa Kaméni’nin oluşmasına neden olmuştur.
  • Minoslular'dan sonra M.Ö. XI. yüzyılda Dorlar adaya yerleşmiş, Dorlar zamanında adanın adı Thíra olmuş, Peloponnesian Savaşı sırasında ada Sparta tarafından işgal edilmiş, daha sonra Atina’nın kontrolüne girmiştir.1207 yılında adaya yerleşen Venedikliler Azize Irene atfen adaya Santoríni adını vermişlerdir. Günümüzde Yunanlılar ada için daha çok Thíra adını kullanmaktadırlar. Venediklilerin ardından Osmanlı İmparatorluğu 1570 yılında adayı işgal etmiş, 1832 yılında diğer Kykladlarla birlikte Yunanistan’a geçmiştir.
  • Halen adanın merkezi Firá şehridir. Diğer önemli yerleşim yerleri arasında Oía, Imerovígli, Perissa ve Kamári sayılabilir.
  • Türkiye’den Santoríni’ye direkt uçak seferi bulunmamaktadır. Atina aktarmalı olarak uçakla; Atina’dan Olympic Airlines veya aynı havayolları şirketi ile Rodos ve Míkonos’tan; Gemi turları ile veya Míkonos ve Pire Limanı’ndan katamaran; Pire, Selanik, Girit, Míkonos ve bazı adalardan feribotla adaya ulaşabilirsiniz.
  • Adaya feribot veya katamaranla gitmeniz halinde bu deniz taşıtları Santoríni’nin Athiniós Limanı’na gitmekte, Limandan Firá’ya gece geç saatlere kadar otobüs seferleri bulunmaktadır. Ayrıca Perissa ve Kamári yerleşimleri ile Athiniós Limanı arasında düzenli seferler yapılmaktadır.
  • Adaya gemi turları ile gitmeniz halinde geminiz adaya yakın bir noktada demir atmakta, botlarla küçük Skala Firón Limanı’na ulaşılmaktadır. Buradan 260 metre yüksekliğindeki Firá’ya; her biri dört kişi alan arka arkaya dizili beş vagonu bulunan, 7.00- 22.00 saatleri arasında çalışan teleferikle; mavi boncuklarla süslü katırların sırtında veya 588 basamaklı zikzak şeklindeki merdivenleri yürüyerek çıkabilirsiniz. Genelde tur gemileri aynı anda adaya geldiğinden teleferikle çıkmak uzun zaman almakta, katır yolculuğu size daha sonraki günlerde oturma sorunu yaşatabilmekte, yürümek katırların pisliklerinden dolayı merdivenlerin kaygan hale gelmesi ve koku nedeniyle zor olmaktadır. Katırlarla merdivenleri çıktığınız zaman yerel bir fotoğrafçı resimlerinizi çekmekte dönüş yolunuzda aynı yerden resimlerinizi alma olanağınız bulunmaktadır. Geminin düzenlediği ada turuna katılmanız halinde botlarla gemiden feribot limanına, buradan otobüsle adanın tümünü görerek Firá’ya gelmeniz, köyü gezdikten sonra teleferikle Skala Firón Limanı’na oradan teknelerle geminize ulaşmanız daha kolay olmaktadır.
  • Firá, XVIII. yüzyılda kurulmuş, 1956 yılında 7.8 şiddetindeki depremden büyük zarar görmüş, daha sonra yeniden imar edilmiş küçük bir yerdir. Şehir dik bir uçurumun kenarına kurulduğundan tüm binalar adeta denize uçacakmış izlenimi vermektedir. Köy; beyaz veya pastel renkli küp şeklinde veya bir bölümü varil tipi çatılı mağara evleri; mavi kubbeli sayısız şapelleri, katırların geçebileceği genişlikte dar, kimi merdivenli ve kemerli sokakları ile ilginç bir yerdir. Fiyatları manzarasına göre değişen Restaurant ve hediyelik eşya dükkanlarının yoğun olarak bulunduğu Firá’da özellikle günbatımlarında oluşan Caldera görüntü muhteşemdir.
  • Firá; Caldera boyunca kuzey güney doğrultusunda uzun dar bir alanda kurulmuştur. Uçurumun kenarında uzanan hediyelik eşya dükkanları, cafeler, tavernalar ve adaları tanıtan broşürlerde gördüğünüz ünlü Agáou Mína Kilisesi’nin bulunduğu Agiou Mina Sokağı ve onun devamında yer alan M. Nomikou Sokağı köyün en güzel manzaraya sahip iki sokağıdır.
  • N. Nomikou Sokağı üzerinde teleferik istasyonu, belediye binası, Akrotíri ve Antik Thíra’dan getirilen eserlerin sergilendiği, pazartesi dışında 8.30-15.00 saatleri arasında açık olan Arkeoloji Müzesi bulunur. İstasyonun arka tarafındaki sokakta da 1956 depremi öncesi Firá resimlerinin sergilendiği Mégaro Ghisi Müzesi, Katolik Kilisesi ve Manastır yer alır. N.Nomikou Sokağı’na bağlanan denize paralel uzanan ancak iç tarafta kalan Erythrou Stavrou ile Ypapantis şık dükkanların yer aldığı sokaklardır. Bu iki sokak ve bunları kesen diğer sokaklar birbirlerine merdivenlerle ve dik yokuşlarla bağlanır.
  • Fira’nın ana caddesini; kuzeyden güneye uzanan 25 Martiou Caddesi oluşturur. Şehrin ana meydanı Plateia Theotokopoulou, adanın farklı noktalarına ulaşan otobüs durağı, taksi durağı ile pazartesi dışında 8.30- 15.00 saatleri arasında açık olan Akrotíri’den çıkarılan eserlerin sergilendiği Thera Müzesi- Museum Of Prehistoric Thera bu caddenin üzerinde yer alır.
  • Firá’dan kuzeye yürüyerek 1.5 kilometre uzaklıktaki daha sessiz, daha uygun fiyatlı oteller bulabileceğiniz Firostefáni köyüne ve 3 kilometre uzaklıktaki çok güzel günbatımı manzarasına sahip olan adanın en yüksek noktasındaki İmerovígli köyüne ulaşabilirsiniz.
  • Adanın en güzel yeri ise, bazıları küp şeklinde, bazıları kayadan oyulmuş beyaz ve bej renkli çatısız evleri ve yamaçlarda bulunan mavi kubbeli kiliseleri ile adanın kuzeyinde, Firá’dan 11 kilometre uzaklıkta bulunan Oía köyüdür. Buraya; Firá’dan taksi, motorsiklet, yarım saate bir kalkan otobüsle ulaşabilirsiniz. Geldiğiniz araçtan indikten sonra dar sokaktan tırmanarak ulaşacağınız yer beyaz renkli büyük köy kilisesinin bulunduğu denize bakan muhteşem görüntüye sahip küçük bir meydandır. Meydanın iki tarafından meydana bağlanan uzun denize paralel uzanan sokak, köyün ana sokağıdır. Yüzünüzü denize dönüp sağ tarafınızda bulunan dar sokağa girdiğinizde mavi kubbeli küçük bir şapel başta olmak üzere çok sayıda sanat atölyesi, konsept butik, hediyelik eşya ve şarap satan dükkan ve cafelerin arasından yolun sonunda bulunan muhteşem manzaraya sahip Venedik Kalesi kalıntılarına ulaşırsınız. Bu sokak boyunca ilerlerken sık sık sokak aralarına girerek inanılmaz güzellikte Caldera ve Oía manzarası çekebilir. Kalenin yan tarafında yer alan merdivenlerden plaja ve taze balık yiyebileceğiniz tavernalara inebilirsiniz. Meydandan sol tarafta bulunan sokağa yöneldiğinizde ise benzer özelliklere sahip ancak daha sessiz, dükkanların daha az olduğu bir sokakla karşılaşırsınız.
  • Oía’nın Ammoúdi Limanı’ndan sabah ve akşam kalkan botlarla ikinci büyük ada olan Thirasia Adası’na bir gezi yapabilirsiniz. Bu adaya ayrıca haftanın belirli günlerinde Athiniós Limanı’ndan kalkan gemilerle de gidebilirsiniz. Adanın küçük limanından adanın merkezine 145 merdivenle yürüyerek ulaşabilir. Buradan Santorini Adası ve Caldera manzarasını seyredebilirsiniz.
  • Oía özellikle günbatımı manzarası ile tanınmıştır. Akşamüstü adanın farklı köşelerinden gelen yüzlerce turist bu harika günbatımı manzarasını seyretmekte, bu görüntüyü alkışladıktan sonra adanın diğer yerlerine dağılmaktadırlar.
  • Adanın güneybatı ucunda yer alan Antik Akrotíri Kalıntıları’na ise Firá merkezinden her saat kalkan otobüslerle ulaşabilirsiniz. Minos yerleşimi olan Akrotíri’de, 3500 yıl boyunca volkanik küller altında kalan tarihi eserlerin çoğu bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Buradan çıkarılan tarihi eserlerin çoğu Firá Arkeoloji Müzesi ile Atina’daki Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. Antik yerleşime yakın mesafade yer alan plajlar kırmızı yamaçlarla ve kırmızı kumsallarla kaplıdır.
  • Adanın diğer tarafı olan doğu bölümünde, Firá merkezinden yarım saatte bir kalkan otobüsle rahatlıkla ulaşabileceğiniz Monólithos, Kamári, Perissa gibi çok sayıda küçük yerleşim ve plaj bulunmaktadır. Volkanik bir ada olması nedeniyle adanın doğu tarafı kilometrelerce gri, siyah kum ve çakıllarla kaplı plajlara sahiptir. Bunlar arasından Kamári en çok tercih edilen plajdır.
  • Kamári ile Perissa arasında 370 mt. yüksekte Mesa Vounó Burnu üzerinde ilk olarak M.Ö. IX. yüzyılda Dorlar tarafından kurulan Antik Thíra Kalıntıları yer alır. 8.30- 14.30 arasında açık olan bu alan Helenist, Roma ve Bizans dönemine ait kalıntıları içermektedir. Kalıntılara Perissa’dan kayalık bir patika yol boyunca 45 dakika süren zor bir yürüyüşle, Kamári’den araba ile ulaşabilirsiniz.
  • Teknelerle gidebileceğiniz Palaiá Kaméni Adası’nda sıcak çamur banyosu yapabilir. Néa Kaméni Adası’nda volkan krateri üzerinde yürüyebilirsiniz. Ancak yerlerin ıslak olması nedeniyle uygun bir ayakkabı ve çorap giymenizde yarar vardır.
  • Santoríni volkanik kayaların bağcılık için uygun koşullara sahip olması nedeniyle şarabı özellikle beyaz şarabı ile ünlüdür. Bu nedenle adadan hediyelik eşya olarak Santoni şarabı alabilir. Şarap satın alırken tadım yapabilir. Ayrıca özel şarap tadım turlarına katılabilir. Adada bulunan iki adet şarap müzesini gezebilirsiniz.

MÍKONOS

  • Míkonos; Kykladlar grubunda yer alan 85 kilometrekare yüzölçümüne, yaklaşık 5,500 kişilik bir nüfusa sahip, yeşillikten yoksun, çorak ancak renkli gece hayatı ve her türlü cinsel tercihe saygılı yaklaşımı, plajları ile ünlü, her yıl milyonlarca turistin seyahat ettiği küçük bir adadır.
  • Adanın tarihi geçmişi hakkında bilgiler sınırlıdır. İlk yerleşimcilerinin ardından Mısır, Phoenician, Girit ve M.Ö. 1000 civarında Ion’ların etkisinde kaldığı, Pers Krallığı döneminde adada iki önemli yerleşimin bulunduğu bilinmektedir. Bugün tarih öncesi Kyklad medeniyetinin bazı izlerine rastlanmaktadır. Ada, M.Ö 478 yılında Atina Konfederasyonu’nun bir üyesi olmuştur. Delos Adası’nın ekonomik olarak gerisinde kalan ada 1207 yılında Venediklilerin, 1537 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, bu dönemde kaptanlar tarafından yönetilmiştir. 1615 yılında ise adalılar tarafından Míkonos Topluluğu kurulmuştur. XVI. yüzyılın başı ile XVII. yüzyılın sonunda ada korsanların barınağı olmuş onlarla işbirliği yapan adalıların etkisiyle zenginleşmiştir. Daha sonra kısa sürelerle Venediklilerin eline geçen ada 1770-1774 yılları arasında Rusların egemenliğine girmiş, XVIII. yüzyılda stratejik konumu nedeniyle ekonomik açıdan yeniden zenginleşmiş, 1821 Bağımsızlık Savaşı sırasında kadın Amiral Manto Mavroyenous liderliğinde ada halkı büyük mücadele vermiştir. Ada II. Dünya Savaşı yıllarında diğer adaların desteği ile ayakta kalmış, zor günler geçirmiştir. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren adadan göçler başlamış, 1950’lerde Delos Adası’na gelen turistlerin ilgisini çekerek, kısa sürede tüm dünyanın tanıdığı bir yer haline gelmiştir.
  • Türkiye’den Míkonos’a; Atina aktarmalı olarak uçakla veya gemi turlarıyla; Yunanistan’dan Olimpic Airlines ile Atina ve Selanik’ten uçakla; Pire Limanı’ndan kalkan katamaran ve feribotlarla; Selanik, Girit, Santorini ve bazı adalardan feribotla gidebilirsiniz. Benzer şekilde Mikonos’tan Atina, Selanik, Girit, Rodos ve Santorini’ye uçakla, birçok adaya feribotla geçiş yapabilirsiniz.
  • Gemi turu ile gitmeniz halinde hava ve liman koşullarına bağlı olarak gemiden adaya inişiniz farklı şekillerde gerçekleşmekte, karaya iniş şekliniz adaya yaklaştığınız zaman sizlere bildirilmektedir.
  • Ada’nın merkezi, Míkonos, daha çok kullanılan adıyla Khóra Kasabasıdır. Kasaba; begonville ve sardunyalarla kaplı, küçük beyaz küp şeklinde, ağırlıklı olarak mavi veya canlı renklerdeki tahta kapı, pencere ve merdivenli evleri; her biri birbirinden şık, sevimli her yerde karşınıza çıkan restaurantları; cafeleri, pahallı tabloların, müzelerdeki antik eserlerin kopyalarının sergilendiği sanat galerileri; her türlü hediyelik eşyanın satıldığı dükkanları, konsept mağazaları, ilginç dükkan tabelaları, dar, temiz, beyaza boyalı, birbirine bağlanan kıvrımlı, her biri birbirinden güzel, her an kaza yapabilecek motorsikletlerle dolu taş sokakları; her ailenin kendine ait beyaz boyalı, çatıları mavi veya kırmızı renkli 350’e yakın şapeli; limanda gezinen pelikanları ile çok hoş görüntüye sahip bir küçük yerdir.
  • Kasaba’nın ana meydanı; adada sınırlı sayıda bulunan taksilerin durağının bulunduğu Taksi Meydanı- Taxi Square- Plateia Manto Mavrogenous- olarak bilinen meydandır. Bu küçük meydanda kadın Amiral Manto Mavroyenous’un büstü bulunur. Taksi Meydanı’na; geminiz Tourlos Limanı açıklarına demir atmışsa transfer botları ile ulaştığınız feribot limanından sahil boyunca kaldırım olmadığından dikkatle yürüyerek veya transfer arabaları ile geldiğiniz limandaki otobüs durağından sahil boyunca yürüyerek ulaşabilirsiniz. Bu yürüyüşünüz sırasında; meydan ile feribot limanı arasındaki alanda yer alan, Helenist ve Roma dönemine ait Delos Adası’ndan gelen tarihi eserlerin sergilendiği pazartesi dışında 8.30- 15.00 saatleri arasında açık Arkeoloji Müzesi’ni görebilirsiniz.
  • Kasabada; başta kasabanın en şık dükkanlarının bulunduğu Matogianni Caddesi olmak üzere Taksi Meydanı’na ve limana açılan labirent gibi birbirine bağlanan dar sokakları dilediğinizce dolaşabilirsiniz. Bu sokaklarda gezerken pazartesi dışında 10.30- 13.00 ve 16.30- 21.00 saatleri arasında açık olan XIX. yüzyıl mimarisi örneği Ege Deniz Müzesi’ni, onun yanındaki aynı döneme ait Lena’s House- Lena’nın Evi’ni ve Sanat Galerisini- Municipal Art Gallery görebilirsiniz.
  • Limandan sahil boyunca feribot limanının aksi istikametinde yürüyerek sahildeki tek kırmızı çatılı bina olan XVIII. yüzyılda yapılmış Belediye Binası’na, antik kale surlarının bir bölümüne yapılan Folklor Müzesi’ne ulaşabilirsiniz. Bu müzede XIX. yüzyıla ait çeşitli eşyaların yanı sıra, kasabanın sembolü içi doldurulmuş ilk pelikan Petros’u görebilirsiniz. Ayrıca Kastro bölgesi olarak bilinen bu bölgede ortaçağ kalesinin arka kapısının üzerine farklı tarihlerde yapılmış, beş küçük kilisenin tek bir binada birleştirilmesiyle oluşan Bizans tarzı, asimetrik beyaz boyalı Panagia Paraportiani Kilisesi’ni görebilirsiniz. Kiliseden sahile paralel sokak boyunca yürüdüğünüzde adanın diğer tarafındaki adanın en güzel koylardan biri olan Küçük Venedik- Little Venice bölgesine kısa sürede ulaşabilirsiniz. Eskiden kaptanların oturduğu evlerin bulunduğu, dalgaların evleri dövdüğü denize bakan farklı renkteki balkonlu iki katlı beyaz evleri ile Küçük Venedik; sahildeki cafelerinde keyifli bir kahve veya içki içmek, dünya mutfağının çeşitli örneklerini sunan restaurantlarında güzel bir yemek yemek, gün batımını seyretmek için adadaki en güzel yerdir.
  • Aynı koya bakan karşı tepede ise halen kullanılmayan, biri restore edilmiş, içi gezilebilen adanın simgesi, üzeri saman kaplı beyaz yel değirmenlerini görebilirsiniz.
  • Plajları ile ünlü Míkonos’ta sahilden yürüyerek 20 dakikada Tourlos Limanı’nın sol tarafındaki Tourlos Agios Stéfanos Plajı’na, otobüsle merkeze iki kilometre uzaklıkta Ornos Plajı’na, otobüsle adanın batı tarafında Delos’a bakan beyaz kumsallı Agios Giannis Plajı’na gidebilirsiniz. Adanın en iyi plajları adanın güneyinde yer alır. Limandan kalkan otobüsle ulaşabileceğiniz kum Platýs Giálos Plajı’na buradan kalkan teknelerle Paradise Plaji’na, eşcinsel ve çıplaklar plajı olarak bilinen Super Paradise Plajı’na, çıplaklar plajı olan Eliá Plajı’na gidebilir. Arzu ederseniz daha sakin koy ve plajlar keşfedebilirsiniz.
  • Ayrıca limanın Panagia Paraportiani Kilisesi’ne yakın bölümünden her gün saat 8.00 ve 10.00’da kalkan teknelerle; adaya 6.5 kilometre uzaklıktaki Antik Yunan’da Tanrı Apollon ile Tanrıça Artemis’in doğum yeri olarak kabul edilen, M.Ö. 1000 yıllarında İonlar tarafından kurulan önce dini merkez daha sonra ticaret merkezi olan Delos Adası’na gidebilirsiniz. Üzerinde yerleşim bulunmayan bu adada antik tiyatro, zengin mozaiklerle süslü evler, Apollon Tapınağı ve Aslanlar Terası gibi birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır.
  • Mikanos birkaç gün kalınabilecek, kalabalık, hareketli, önceden rezervasyon yaptırmanız gereken küçük sevimli otel ve pansiyonlara sahip güzel bir adadır.

GİRİT

  • Girit; Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz'in beşinci büyük adasıdır. Ege Denizi'nin güneyinde yer alır. Yüzölçümü 8.336 kilometre kare, 2005 yılı itibariyle nüfusu 650,000'dir. Girit adası; Akdeniz’i, Ege Denizi’nden ayıran merkezi bir konuma sahiptir.
  • Girit uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Geçmişi neolitik döneme kadar dayanır. Ada; M.Ö. 3000-1400 yılları arasında Minos Krallığı’nın egemenliği altında kalmış, bu krallık bir görüşe göre Santorini’deki deprem sonrasında, bir görüşe göre bu depremden 130 yıl sonra bilinmeyen bir nedenle ortadan kalkmıştır. Adayı M.Ö 1200-1100 arasında Mykenai, M.Ö.1100 yılında Dorlar, M.Ö. 68 yılında Roma İmparatorluğu daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu istila etmiştir. Ada 828-961 yılları arasında Abbasiler'e bağlı Hafsiler tarafından yönetilmiş, 961 yılında tekrar Doğu Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, 1204 yılında Venedik Cumhuriyeti tarafından ele geçirilmiştir. Girit’in büyük bir bölümü, 1645 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, ancak Iráklion- Kandiye 24 yıl süren savaş sonunda ancak 1669 yılında alınabilmiştir. Adanın Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesinden sonra Girit halkının bir bölümü Avrupa'ya, bir bölümü doğuya göç etmiş, adada kalanların bir bölümü İslâmiyet’i kabul etmiştir. Avrupaya göç edenler arasında ünlü ressam El Greco sayılabilir.
  • 1669-1898 yılları arasındaki Osmanlı yönetimi sırasında adaya Türkler göç etmiş, burada kendilerine özgü bir kültür oluşturmuşlardır. Ancak Osmanlıların yönetimine karşı 1770, 1821, 1866, 1897 yıllarında isyanlar gerçekleştirilmiş, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya’nın müdahalesi ile adaya Yüksek Komiserlik atanmış, 1898 yılında Girit Cumhuriyeti kurulmuştur. Ada 1913 yılında Yunanistan’a bağlanmış, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilmiştir. Ada halkının dört yıl süren direnişi 1945 yılında sona ermiş, 1973 yılında Yunanistan’ın 13 idari bölgesinden biri olmuştur.
  • Ortodoks mezhebi idari yapısı açısından Girit Başpiskoposluğu, Fener Patrikhanesi'ne bağlıdır. Girit Başpiskoposluğu Oniki Adalar ve diğer bazı Ege adaları'nın metropolitlerini idaresi altında toplamaktadır. Diğer Yunan adalarında yaşayanlardan farklı olarak Girit'te yaşayanlar kendilerini Yunanlı değil Giritli olarak tanımlamakta, bağımsızlıklarına daha fazla önem vermektedirler.
  • Girit dağlık bir araziye sahiptir. Batıdan doğuya uzanan dağ zincirinin arasında Lasíthi, Omalos ve Nída Platoları, Diktaion ve Idaion mağaraları ve Samariá Geçidi yer alır. Fauna ve flora bakımından zengin olan adada, adaya özgü 2000 bitki çeşidi bulunur.
  • Zeytinyağı, zeytin, ekmek, sebze, ot ve balığa dayalı Girit mutfağı dünyanın en sağlıklı mutfaklarından biri olarak tanınır.Adanın tarih boyunca çeşitli nedenlerle anakara ile ilişiğinin kesilmesi,adalıların adanın deniz ve toprak ürünlerinden etkin şekilde yararlanmalarına yol açmış, adaya özgü bir mutfak ortaya çıkmıştır. Adadan zorunlu göç nedeniyle Girit mutfağına özgü yemek türleri İzmir mutfağına da girmiştir. Tahinli dolma, Girit usulü çullama (Çulamas), zeytin salatası, pirinçli ve naneli patlıcan, balık pidesi,deniz kestanesi salatası tatmanız gereken lezzetlerden bazılarıdır”.
  • Girit ekonomisi tarıma dayalıdır. Ancak turizm de gelişmiştir. Adanın en fazla ilgi çeken turizm merkezleri arasında İráklion’un 5 kilometre güneyinde yer alan M.Ö. 1900 yılında yapılan 1700 yılında depremle yıkılan birinci sarayın üzerine yeniden yapılan ve 1900-1929 yılları arasında restore edilen Minos Knossós Sarayı Kalıntıları, İráklion’un 65 kilometre güneybatısında yer alan Minos Phaistos Sarayı Kalıntıları ve Górtys Arkeolojik Sit Alanı; Réthimnon Şehrindeki Venedik Kalesi, Samariá Geçidi, Amári Vadisi, Váï Sahili, Siteía, Agios Nikólaos sayılabilir. Halen adanın kuzey kıyıları güney kıyılarına göre daha fazla turist çekmektedir.
  • Girit'in başlıca şehirleri İráklion-Kandiye, Khaniá-Hanya, Réttimnon-Resmo, Ierápetra, Agios Nikólaos ve Siteía olarak sayılabilir.
  • Türkiye’den Girit’e Atina aktarmalı olarak uçakla; Olimpic Airlines ile Rodos ve Santorini’den; Gemi turları ile veya Pire Limanı’ndan katamaran; Pire, Selanik, Girit, Míkonos ve bazı adalardan feribotla ulaşabilirsiniz. Adada halen İrákleion, Khaniá ve Siteía şehirlerinde birer havaalanı bulunmaktadır.Aşağıda adada gezme olanağı bulduğum Khaniá-Hanya, Réthimnon-Resmo, hakkında kısa bilgi verilmektedir.

KHANİÀ- CHANİA - HANYA

  • Khaniá 120.000 nüfusu ile adanın ikinci büyük şehri, dört idari bölümünden Khaniá’nın merkezidir. 1971 yılına kadar adanın başkenti olan şehir Tarihi Kydonia sit alanı üzerinde kurulmuştur.
  • Deniz yolu ile Girit’e gitmeniz halinde; Khaniá şehrine Girit’in en büyük doğal koyu Souda Koyu’ndan kalkan otobüs veya taksilerle kısa sürede ulaşabilirsiniz.
  • Şehrin en güzel bölgesi Eski Şehir olarak bilinen bölgedir. Eski şehir; şehir merkezindeki Agora ile liman arasındaki alanda kurulu, kale surları içinde kalan, geniş bir yerdir. Çeşitli sebze meyve ve hediyelik eşyaların satıldığı Agora’nın önündeki küçük meydandan ve meydana yakın turizm bürosundan alacağınız bir harita yardımıyla gezebileceğiniz eski şehrin, en güzel bölümü ise limanı’dır. Agora’nın arkasındaki sokaklardan veya önündeki Hatzimihall Caddesi’nden kısa süren bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz Halidon Sokağı eski şehrin ana sokağıdır. Küçük dükkanlarla dolu bu sokaktan yürüyerek önce sokak üzerindeki Folklor Müzesi’ne, Katolik Kilisesi’ne, Venedik San Francesco Kilisesi içindeki Arkeoloji Müzesi’ne ve onun karşısındaki küçük meydanda yer alan XIX. yüzyıl yapımı Agía Triada Katedrali’ne daha sonra küçük bir meydan olan Veniziélos Meydanı’na ve Liman’a ulaşabilirsiniz.
  • Yunanistan ve adaları tanıtan broşürlerde gördüğünüz cafe, tavernaya dönüşmüş tarihi evler ve gezi tekneleri ile dolu, kalabalık liman bölgesi gece ve gündüz son derece etkileyici bir görüntüye sahiptir. Limanda ilk dikkatinizi çeken limanının her köşesinden görülen dalgakıranın ucundaki Deniz Feneri ile halen sergi salonu olarak kullanılan minaresiz Kioutsouk Hasan Cami’dir. Caminin arka tarafında eski evlerin yer aldığı tepelik alan şehrin en eski bölgesi olan Kastelli Bölgesi’ni oluşturur. Bu bölgede halen Minos Kydonia yerleşiminin kazıları yapılmaktadır. Limanın cami tarafındaki bölümünde liman boyunca yürüdüğünüzde bir süre sonra XVI. yüzyıldan kalan halen perişan durumdaki Venedik Depo’larına ulaşabilir. Deniz Feneri’nin bulunduğu dalgakıranı yürüyerek fenerin bulunduğu bölgeden limanın güzel görüntüsünü seyredebilir. Ara sokaklara girerek Kastelli bölgesini keşfedebilir. Limana bakan Katehan Meydanı’ndaki park yerinin hemen arkasındaki Kapnario adını taşıyan küçük tavernada lezzetli Girit yemeklerini ve Girit şarabını tadabilirsiniz.Limanın cami tarafının karşında kalan diğer bölümüne doğru yürüdüğünüzde ise Deniz Müzesi’ni, Venedik Kale Duvarları’nı görebilir. Kale duvarlarından sonra kara tarafında altlarında yüzlerce küçük dükkanın bulunduğu sokağı gezebilir. Bu sokaktan ve buna bağlanan sokaklardan eski şehrin farklı yönlerine yürüyerek eski şehri keşfedebilir. Çok şık ürünlerin satıldığı dükkanlardan alışveriş yapabilir. Çizme ve sandalet başta olmak üzere çeşitli deri eşyaların satıldığı Agora yakınındaki sokaktan Türkiye’ye göre daha pahallı olan çeşitli deri eşyalardan satın alabilir. Limanda bir cafede oturarak limanı seyredebilir. Deniz Müzesi’ne yakın bir ara sokakta yer alan “Tamam” adını taşıyan tavernada çeşitli Girit yemeklerini tadarak eski şehrin keyfini çıkarabilirsiniz. Ayrıca eski şehrin dışında, Agora’nın güneyindeki Tzanakáki Sokağı’nda XIX. yüzyılda bir Osmanlı paşasının yaptırdığı Halk Bahçeleri’ne gidebilir. Bahçelerin içindeki hayvanat bahçesinde ünlü Girit yabankeçisi, "kri-kri"leri görebilirsiniz.

RÉTHİMNON- RESMO

  • Réthimnon 25.000 nüfusu ile adanın üçüncü büyük şehri, dört idari bölümünden Réthimnon’un merkezidir. Son dönem Minos sit alanı üzerinde kurulmuştur. 1924 nüfus mübadelesi öncesi Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir şehirdir.
  • Şehirdeki en önemli tarihi yapı iç limana bakan deniz saldırılarına karşı şehri korumak amacıyla 1571 yılında yapılan Fortétsa- kaledir. Güzel bir manzaraya sahip olan kalenin içinde henüz restore edilmemiş cami, kilise ve bir konağın kalıntılarını görebilirsiniz. Kalenin ana girişinin karşısında bulunan Arkeoloji Müzesi’nde ise bölgeden çıkarılan eserleri inceleyebilirsiniz.
  • Dar sokakları, Venedik ve Osmanlı tarzı evleri, her çeşit ürünün satıldığı dükkan, taverna ve cafeleri ile Eski Şehir’e kalenin yan tarafından ulaşabilirsiniz. Eski şehirde görebileceğiniz önemli yerler arasında, eski şehrin sokakları arasına dağılmış, Arkeoloji Müzesi’ne yakın bir Venedik evindeki Folklor Müzesi, XVII. yüzyıl yapımı aslan başı musluklu Venedik Rimóndi Çeşmesi, XVI. yüzyıl yapımı Venedik Loggia, halen konser salonu olarak kullanılan kiliseden camiye dönüştürülen eski Nerantzés Cami ve Katedral sayılabilir.
  • Bir bölümü kumsal olan, bir bölümü tavernalarla dolu limanın batı ucundaki iç liman bölgesinde dalgakıranın sonunda yer alan XIII. yüzyıl yapımı Deniz Feneri ise hemen dikkatinizi çeker.

(*)Harita, http://www.aegeansails.com/images/destinations/greece-map.gif adlı siteden alınmıştır.

--------------------------------------------------------------------------------

Bu yazı; Yunan Adalarına gemi ile yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler,edindiğim izlenimler, rehberlerin anlattığı bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır:

-
Bonechi, Art and History of Crete, ISBN 88-8029-424-5.
-Dost Yayınevi, Yunan Adaları, Görsel Gezi Rehberleri, Dk, Dorling Kındersley lmt, Ankara, 2006, ISBN 975-8457-42-X
-Dost Yayınevi, Yunan Adaları, Cep Rehberi, Berlitz, Ankara 2003, ISBN 975-298-062-7 .
-Getting to Know Mykonos& Delos, Haitalis, ISBN 978-960-8284-71-5.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Rodos_Adası
http://tr.wikipedia.org/wiki/Girit
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hanya
http://tr.wikipedia.org/wiki/Retimnon
- Lonely Planet, Greece, David Willett, Carolyn Bain, Michael Clark vd.
-Rhodes, The Island of the Sun, Michael Toubis Publications S.A. , ISBN 960-540-148-7.
-Santorini, Thirassia, An Island of Lava, Michael Toubis Publications S.A. , ISBN 960-540-258-0.
-Yiannis Desypris, 777 Wonderful Greek Island, Michael Toubis Publications S.A, ISBN 960-540-124-X.